hesabın var mı? giriş yap

  • red kit küçüklüğümde en sevdiğim çizgiroman kahramanlarından biriydi. kendisi bir takım zor durumları halletmesi içün, lincoln olsun, başka devlet büyükleri olsun, mühim kişiler tarafından göreve çağrılırdı. sonra bu görevi becerikliliği sayesinde gayet başarıyla gerçekleştirirdi. ben de kendisine hayran oldukça olurdum, derdim ki ne becerikli, ne mühim, ne taşaklı bir adam bu red kit. üstelik yalnızca mühim ve taşaklı değil, ayni zamanda kibar, efendi, neşeli ve medeni bir kahraman olarak fevkalade takdire ve sevgiye şayandı kendisi. idolümdü o benim be!.. ben de onun gibi çelimsiz görünüşlü, onun gibi apartman çocuğu tabiatlı idim, niçün ayni zamanda onun gibi mühim ve taşaklı bir kahraman olmayaydım ki?..

    fakat günlerden bir gün bir yazıda daltonların gerçek olduklarını okuduğumda, fevkalade sevinmem icabettiği halde malesef fevkalade üzüldüm. zira daltonların gerçek olduğunu övünerek aktaran bu yazıdaki fotoğrafta, sevgili daltonlar malesef ölüydüler. öldürülmüştüler. karakterize yan yana duruşlarıyla çok sevdiğimiz bu sevimli haydutlar, bu olmazsa olmaz saftorik hırsızlar, aynen o karakterize biçimde yan yana yerde yatan dört cesettiler. onları red kit mi öldürmüştü? hayır tabi ki değil, red kit gerçek değildi.. hatta aslında o daltonlar bizim avarel, willyam, jack ve joe bile değildiler, adları başka başkaydı. ama o yanyana duruşlarıyla benim yüreğimin derinliklerinde onlar bizim sevimli daltonlardılar, ölüydüler, ve onları red kit öldürmüştü. hep onlara ateş eden ret kit onları bu kez tabancalarından değil kafalarından, gözlerinden, karınlarından, gövdelerinden vurmuştu... ve üstelik beni de yüreğimden vurmuştu...

    efendim, bu minik travma tabiy ki daha sonra belleğimin derinliklerine gömüldü. ben red kit'i yine sevdim. yine defalarca okudum, trt'de seyrederken yine keyiften keyife koştum, kahkalarla güldüm.. fekaat, yaş çocukluktan çıkıp da genç bünyem ve dimağım yok efendim dünya meseleleri, afrikadaki açlar filan gibi mevzuları önemsemeyi önemli saymaya başlayınca ister istemez sordum: kimdir kardeşim bu red kit?.. ne iş yapmaktadır?.. sıfatı nedir?.. devletin bir memuru mudur?.. değil ise hangi sıfatla göreve çağırılmaktadır?.. özel mi çalışmaktadır?.. öyle ise niçün ücret almamaktadır?.. ücret almadan nasıl geçinmektedir?.. işi yahut sıfatı her ne ise, olaylara müdahale etmesi için yasal her hangi bir yetkisi var mıdır?..

    evet, bunları sorduğum vakit anladım ki red kit her hangi bir duruma müdahale edebileceği hiç bir yasal sıfata ve yetkiye sahip olmayan, ve fakat devletin ileri gelenleri tarafından bizzat görevlendirilen, ve dahi görevini silah zoru kullanmak suretiyle ifa eden bir devlet tetikçisiymiş, bir deli yürekmiş, bir alaattin çakıcıymış. belinde silahla keyfiyyen oradan oraya gezip kıllı yünlü işlere bulaşan, derin devlet bağlantılı bir ajan provakatör mü desem, köntür gerilla mı desem, gayrı resmi militer bir kuvvetmiş. değil daltonları çatışmada vurup öldürmek, evlerini basıp boğarak da öldürebilirmiş, kavede tarayarak da öldürebilirmiş, arabalarına bomba koyarak da öldürebilirmiş, pusu kurup arabalarının camından içeri ateş ederek de öldürebilirmiş. ücret almadan hayatını idame ettirebilmesi ise gayet doğalmış, zira muhtemelen, yaptığı işler karşılığında, kızılderililerle yapılan ateş suyu ve kaçak silah ticaretinin çekip çevrilmesi ve dahi hasılatı devlet tarafından kendisine bırakılmakta imiş.

    ama ben red kit'i hala seviyorum... napiyim, içimdeki çocukluk duygularını söküp atamam ya, seviyorum işte kardeşim!.. sadece okurken yahut seyrederken arada bir çakıcının o bedbin suratı şööyle bir gözlerimin önünden geçiveriyor, lincoln yerine bush görür gibi oluyorum, o kadar. naabalım, hayat, bi öyle bi böyle yin yang hesaabı takılıyoruz işte...

  • ne kadar yamyam bir ticari kuruluş olduğunu geçtiğimiz günlerde göstermiş bir şirkettir...

    çocuk esirgeme kurumuna bağlı küçükyalı çocuk yuvasının başvurusu üzerine (yanlış anlaşılmasın bağış olarak falan değil, parasıyla) yuvayı ev değil kahvehane statüsünde görmüş ona göre ekstra ücretlendirme istemiştir...

    televizyonda fıldır fıldır dönen reklamların giderini 0 - 12 yaş grubu çocukların aralarında okey çevirip ödemelerini bekleyecek kadar alçalmışlardır.

    şimdi bu rezalet ortaya çıktığında hiç bir yetkili demesin "ay aman bölge bayilikleri bağlantılarından pirim kazanıyor ondan falan feşmekan, bizim haberimiz olmadı" diye... onlar ne kadar çok kazanırsa, digitürk'ün daha da fazla kazanacağı aşikardır...

    ama içleri rahat edebilir... nasıl olsa bu kimsesiz çocukların yuvasını kahvehane statüsünde gören "pazarlamacı"ları hiç bir kamera tespit edebilmiş değil...

    oğlum sizde hiç "vicdan" tuşu yok mu?...

  • ameliyathane örtüleri ve önlüklerinin yeşil renkte olmasının bilimsel bir açıklamasının olması.

    ameliyathane önlüklerinin yeşil (bazende mavi) seçilmesinin nedeni optik ilüzyon etkisi ile açıklanmakta.
    optik ilüzyon genellikle görsel algılamamızdaki yanılmalardan oluşur.

    yapılan testler sonucu uzun süre kırmızı renge bakıp sonrasında başka bir renge baktığımızda görülen rengin yeşil olduğu, bu etki ile kişide baş dönmesi, mide bulantısı veya nesneleri algılayamama gibi belirtiler görüldüğü anlaşılmış.

    bazı ameliyatların saatler sürdüğü düşünülünce sürekli kırmızı kan rengine bakan operatörün başını kaldırdığında (kısa süreli dinlenme ya da neşter alıp verme gibi anlarda ) yukarıda anlatılan belirtilerden daha az etkilenmesi ve ameliyat gidişatının bozulmadan daha uzun süre çalışma imkanı sağlaması açısından örtü ve önlüklerde yeşil rengin kullanılması uygun görülmüş.

    vay babayın kemiğine

    edit: imla.

  • s5-08

    --- spoiler ---

    ak gezenleri ancak güçlü bir ittifakla yenilebileceğinin sinyallerinin verildiği dizi. günümüz türkiye'sine uyarlarsak:

    ak gezenler - ak parti
    yabaniler - hdp
    gece nöbetçileri - mhp
    güneyli halk - chp

    --- spoiler ---

  • karayiplerin en ünlü ve en korkulan kadın korsanlarından birisi. kendisi başka bir kadın korsan mary read ile birlikte denizlerde en çok korkulan kadın korsanlardandır.

    kendisinin doğum ve ölüm tarihi kesin değildir ancak 1690'lı yılların sonlarında doğduğu ve 1780'li yılların başlarında öldüğü düşünülür.

    anne, irlandalı bir avukat olan william cormac'ın gayrimeşru çocuğu olarak dünyaya gelmişti ve babasının evinde hizmetçi olarak çalışmaktaydı. anne'in durumunun ortaya çıkmasının üzerine william cormac önce eşinden ayrıldı, daha sonra birçok müşterisini kaybederek başka bir yere yerleşmek durumunda kaldı. anne 13 yaşındayken annesini hastalıktan dolayı kaybetti.

    babası anne'i kasabadaki bir adamla evlendirmek istediyse de anne bu evliliği kabul etmedi. 1718 yılında john bonny isimli bir denizciyle evlenen anne, evliliğinin ardından kocasıyla birlikte bahamalar'daki bir adaya gitti ve kocası burada hükümet adına muhbir olarak çalışmaya başladı. bunun üzerine anne, evliliği bozarak denizlere açılmaya karar verdi ve burada calico jack ile tanıştı. calico jack, ayrılık için anne'in kocasına para vermeyi teklif ettiyse de kocası john bonny bu parayı kabul etmedi.

    1720 ağustosunda anne bonny kocasını terk ederek calico jack'in nassau limanından william isimli gemiyi kaçırmasına yardım etti. nassau limanı, o sıradalar anne'in eski kocası john bonny'nin gözetiminde bulunmaktaydı. calico jack ve anne, gemiyi kaçırmalarının ardından birkaç kişiyi daha mürettebata katarak jamaika sahillerinde ticaret gemilerini yağmalayarak korsanlık yapmaya başladılar. o dönemlerde denizciler gemide kadın bulunmasının kötü şans getireceğine inanırlardı. bu sebeple gemideki birçok mürettebat anne'in gemiden gitmesini istediyse de calico jack, anne'i savunarak gemisinde tutmuştu. ancak başka bir gemiyi yağmalayacakları zaman anne erkek kılığına girerek doğrudan çatışmalara katılırdı. aynı gemide birlikte korsanlık yaptıkları diğer kadın mary read ile ne zaman tanıştıklarına dair kesin bir bilgi yoktur. bazıları mary read'in, gemiyi ilk kaçıran ekibin arasında olduğunu, bazıları ise yağmaladıkları bir ticaret gemisinden sıyrılarak calico'nun ekibine katıldığını söyler.

    calico jack'in korsanlık faaliyetleri fazla sürmeden yakalanması için emir verilmişti. 15 kasım 1720 tarihinde calico jack ve mürettebatı jamaika yakınlarında yakalanmış ve gemideki korsanlar yargılanmak üzere o dönemler ispanyol egemenliği altındaki bir jamaika şehrinde getirilmişti. calico jack ve diğer bütün erkek korsanlar suçlu bulunarak hemen idama mahkum edilmişlerdi. anne ve mary ise suçlu bulunmalarına ve idam cezasına çarptırılmalarına rağmen ikisi de hamile olduklarını söyleyerek idam cezalarının ertelenmesini talep ettiler. mary read hapiste ölürken, anne bonny ise serbest kalmıştı. bazıları hapisten kaçtığını, bazıları ise babasının sayesinde hapisten kurtulduğunu düşünüyordu.

    yaygın inanılışa göre anne bonny serbest kaldıktan sonra evlendiği yere geri dönerek çocuk sahibi olmuş ve sıradan bir hayat yaşamıştır. ancak bazıları ise anne'in başka bir kimlik altında tekrar korsanlık faaliyetlerine başladığını düşünmektedir.

  • izmir depremi sonrası manavkuyu mahallesi 275/b sokaktaki karagül apartmanında yaşayan bir kişi depremde binası yıkıldığı için digitürk üyeliğini iptal etmek istiyor.

    cayma bedeli olarak 483 tl ve dekoderi geri veremedigi için dekoder parası isteniyor digiturk tarafından. gel de yıkılan binada sen bul kendi dekoderını digiturk bu ne aymazlık ne iş bilmezliktir.

    görsel

    rezalet gibi rezalettir pes!

    edit1: olay medyada da yer almıştır , destek için teşekkürler haber linki

  • vatandaşlık alsam (kapıkule sınırının batısındaki herhangi bir ülkeden) ben de reise verirdim. sonra da gelir tüm sokak röportajlarında
    "gurbetlik çok zor yiğenim doyçlantta tomatisi hıyarı hep taneynen alıyok türkiye cennet vatan ama düzenimiz var işte bırakamıyok neydicün ekmek parası" diye kürtaj yapardım.

  • - hatay arastirma hastanesi eski hizmet binasi - iktidari doneminde yapildi, çöktü. 70 kusur kişi öldü.
    atadigi il saglik mudurunun risk raporunu cevredeki akp uyesi esnaf ugruna hasir alti ettigi ortaya cikti. bu kisi bu donem akp'den vekil aday adayi oldu.

    - hatay arastirma hastanesi yeni binasi- uyarilara ragmen hatay'daki yandaslari batik ottoman otelin sahibi gungorlerin yatirimlari degerlensin diye ovaya yapildi. bu riskli zemine uygun bir mimari de yapilmadi. yepyeni hastane deprem sonrasi kullanilamaz hale geldi.

    - mustafa kemal universitesi hastanesi kendisi doneminde yapildi. deprem sonrasi kullanilamaz hale geldi.

    - hatay havalimani kurutulmus göl arazisindan bozma amik ovasina yapilirken ne arazinin ne de ruzgarlarin havalimanina uygun olmadigi raporlari gozardi edildi.
    su anda 3000 metrelik havalimani pistinin 1000 metresi kullanim disi. yolcu ucagi inisi yok.

    butun bunlara ragmen yargilanmayan hakkinda sorusturma dahi acilmayan bu kişiye iktidarina devam etsin diye oy verip, ulkeyi senden benden cok sevdigini iddia eden, olan bitenden dolayi vicdani bir sorumluluk duymayan insanlar olmasi gercekten çok acı.