a young doctor's notebook
-
jon hamm ve daniel radcliffe'in dr. vladimir bomgard olarak karşımıza çıkacağı mini seri, 2013'de gösterime girecek.
http://skyarts.sky.com/…arts-for-playhouse-presents -
mihail bulgakov'un doktorluk diplomasını almasını müteakiben 1916-1918 arasındaki yaşantısını yarı otobiyografik bir komedi olarak kaleme aldığı (1925-26) çalışmasıdır.
sky tarafından bugünlerde tv'ye uyarlanıyor:
http://skyarts.sky.com/…oung-doctors-notebook-promo
http://skyarts.sky.com/…ts/a-young-doctors-notebook
ilk bölümnden bir kesit: http://skyarts.sky.com/…book-episode-1-video-hernia
indepent'dan ilk bölüm üzerine: http://www.independent.co.uk/…ted-show-8390497.html -
(bkz: copy paste'in ustasıyım gözlerinin hastasıyım)
(bkz: divxplanet)
linkini de vereyim tam olsun editi :http://divxplanet.com/…young-doctor-s-notebook.html -
fena değil gibi duran dizi. yalnız bu harry'ciğim de hep aynı hayvani bavulu taşıyor. bildiğin aynı büyüklükte hatta bence direk filmin setinden getirmişler de neyse.
-
ilk bölümü itibariyle oldukça sıradan bir görüntü çizen dizi. konuda derinlik veya kurguda yaratıcılık bekliyorsanız çok verim alamayabilirsiniz.
-
2. bölümünü izlemenin sağlam bir mide gerektirdiği dizi. oyunculuk harika... espriler yerinde... ama şu kesip biçme olaylarında biraz daha dayanılabilir seviyeler tuttursalarmış olacakmış. 2. bölümden sonra ömrüm boyunca elime testere alamayacağım galiba.
-
yeni mezun bi doktorun, hatta okulu birincilikle bitirmiş bi tıp öğrencisinin, tıp fakültesinde öğrendiğinden çok daha farklı bi hayata adım attığını anlatmak istermişçesine başlıyor dizi.
altı yıl boyunca aynadaki beyaz önlüklü yansımasına bakıp, gerçek bi doktora benziyor muyum diyen kişilerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.
ki bunu daha onuncu dakikada, gönderildiği köydeki eski doktorla kendini kıyaslayıp sakal mı bıraksam, veya gözlük taksam daha büyük gözükürüm ve beni ciddiye alırlar mı, sanırım daha ciddi konuşmalıyım endişesini yansıtıyorlar izleyiciye.
tam bu noktada o cümle geliyor,
ameliyat masasında nasıl gözüktüğünün önemi yok. sana lazım olan tek şey, deneyim.
gözüme çarpan ikinci şeyse,
sınavlardan deliler gibi korkuyor olsanız bile, üç dört profesörün karşısında sözlüde ya da kağıda yazarken beyniniz duraklamaksızın anlatabiliyorken, hastada karşınıza çıktığında hiç duymamışçasına, hiç bişiy bilmiyormuşçasına kalakalma korkusu.
tüm sınavlardan daha zor sanırım.
koşarak gidip o hastalığı kitaptan son bi kere okuyabilmek istiyorsunuz, ama hasta karşınızda öylece duruyor.
ve fazladan bi kaç saniyeniz bile yok.
oysa biri size, tıpkı sözlüdeki gibi ufak bi ipucu verse, belki sadece tek bi kelime, veya o hastalığı hatırlatacak herhangi başka birşey, herşeyi hatırlayabilirsiniz.
ama hayır.
kimse söylemeyecek.
aslında doktor olmaya dair en önemli şey,
yıllarca, milyonlarca sayfada her paragrafta en az bi insanı okuyor olmak.
öğrenmediğiniz, derse geç kaldığınız, dinlerken dikkatinizin dağıldığı, bu çıkmaz diye hızlı geçtiğiniz veya unuttuğunuz en ufak şey bi gün birinin hayatının sona ermesi demek olabilir. -
-
ülkemiz genç doktorlarının zorunlu hizmet psikolojisi, imkanları ve hatta yardımcı sağlık personeli ile olan ilişkilerinin 1917 moskovasıyla bu kadar paralellik göstermesinin kafamda derin çelişkiler yarattığı mini dizi.
hasta-hekim ilişkileri şimdiye göre daha ileri seviyede, o ayrı konu. -
zamanlaması harika dizi. önemli bir ayrıntısı da çağın icadının steroid, antibiyotik vs. değil lateks eldiven olduğunu kanıtlayışıdır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap