hesabın var mı? giriş yap

  • muhtesem bir site.

    edit: bu entryi kotuleyenler. evet bugun cumle alem youtube'un muhtesem bir site oldugunu biliyor, google'a muhtesem bir site demek gibi birsey. fakat bu entry girildiginde youtube nedir kimse bilmezdi ulan. biz de dehsete dusmustuk milyon tane klibi gorunce, hayret bisi ya...

  • cekinme abim.. cekinme "özür dilerim" de.. biz eglenceli bir sey hazirladigimizi sanmistik ama oyle olmadi de.. farkinda olmadik ama sizi bir "hic" yerine koymusuz de.. sözlügü ciddiye almanizi size pahaliya ödettik; üzgünüm de.. kücültmez bu seni.. en azindan yazdigin son yazi kadar olmaz.. daha kötüsü de nazarimda olamaz. yok gitmez, etmez degil, gider abi. ben bu kadar gerizekali yerine konmadim, sen koydun beni. helal olsun.. simdi sen yine toplanip gerrain filan deli gibi gülüyorsundur biz boyle delirince ama durum bu.

    bir de belirteyim; saka baskadir, insanlari ciddiye almamak, gerizekali yerine koymak cok baskadir.

    sozlukteki duraganlik baska bir konudur, varolan gücünüzün arkasina aldiginiz yetki ile insanlarla eglenmek, cok baskadir.

    bunlar birbirlerinden farkli konular..

    "özür dilerim" de.. kurtarmaz ama keser atar pek cok seyi. en azindan bu kadar bir "sey" iz biz abi. on bin kisi degil, okuyan, eden, üzülen, sevinen.. binlerce insan.. duygular bunlar.. ayip abi, inan bana ayip.

    ama sunu da bilyiorum. boyle, yüzde yüz, binde bin "sacmalik" oldugu kesin olan bir konu dahi, bir süre sonra tersine dönecek "abi bir de olayin su yüzü var ama"cilar cikip sizin bu sakaniza destek olacaklardir, sözlük bu. hicbir düsünce, yüzde yüz salakca dahi olsa ancak bir süre bir tarafta kalabilir. onlara filan da aldanmayin diye bunlari yaziyorum; yaptiginiz ayip, hcibirinize yakistiramadim, bir tek kerizlenmeyi kendime yakistirdim. hakettim bunu ben, burasini gereginden fazla önemseyerek.. eni sonu senin bir "del" tusuna basar benim onlarca saat üzerinde durup yazdigim yazilar, entryler, onlar bunlar..

    bir yerde haklisin kesinlikle de.. aci geliyor o gercek bize.

  • kitaptaki bazı cümleler müthiştir.

    --- spoiler ---

    * camel sigarası sihirliydi.

    * belki de dedikleri gibi "kaçık" tım biraz. ama içimde gerçek bir şeyler olduğuna dair bir duygu besliyordum. sertleşmiş boktu içimdeki belki, ama onlarda o da yoktu.

    * benden nefret etmeyi sürdürmelerine rağmen nefretin daha iyi bir türüydü bu, benden neden nefret ettiklerinden emin değildiler sanki.

    * insan yok, hiç bir şey yok.

    * güneşin bile babama ait olduğunu, onun evinin üstüne parladığı için benim güneşe hakkım olmadığını hissediyordum. güllerinden farksızdım, ona ait olan bir şeydim.

    * annemin bir deliği, babamın ise sıvı püskürten bir kamışı vardı. nasıl oluyor da böyle şeylere sahip olup her şey normalmiş gibi davranabiliyorlardı, havadan sudan konuşurken arada bu işi yapıp kimseye anlatmıyorlardı. babamın sıvısından olduğumu düşündükçe kusacak gibi oluyordum.

    * dünya dışardaydı ve her şeye kayıtsızdı ama önemi yoktu. milyonlarca insan vardı dışarda, köpekler, kediler, sincaplar, binalar, sokaklar, ama önemsizdi. sadece bir baba, ustura kayışı, banyo ve ben vardım.

    * banyodan çıktığını duydum. banyonun kapısını kapattı. duvarlar harikuladeydi, küvet harikuladeydi, lavabo ve duş perdeleri, hatta tuvalet bile harikuladeydi. babam gitmişti.

    * istedikleri buydu demek: yalanlar. harikulade yalanlar.

    * yapmam gerekeni yapma cesaretinden yoksun olduğumu bilmek çok kötü bir duyguydu.

    * biz böyleydik, başka türlü olmak istemiyorduk.

    * herkes iyi olabilirdi, iyi biri olmak cesaret gerektirmiyordu.

    * kötüysen kötü rolü yapman gerekmez, kötüsündür. kötü biri olmak hoşuma gidiyordu. iyi olmaya çalışmak hasta ediyordu beni.

    * biri bana çirkin olduğumu söyledikten sonra gölgeyi güneşe, karanlığı ışığa yeğler olmuştum.

    * bu içki denen şey cerrahlara yaramıyordu belki ama cerrah olmak isteyen biri kafadan biraz noksandı zaten.

    * bazıları gerçekten yaşar.

    * bir boktan çıkıp başka bir boka giriyoruz sürekli.

    * o kadar yaşlanmıştı ki ölmesinin bir anlamı kalmamıştı.

    * başka birine güvenmekte hesap yoktu. iş yoktu insanlarda.

    * kelebeklerin ve arıların arzuladığı bir çiçek olmak varken, sinekleri cezbeden bir bok parçasıydım. yalnız yaşamak istiyordum, yalnız olunca daha iyi hissediyordum kendimi, daha temiz, ama onlardan kurtulacak kadar zeki değildim.

    * yaralarım ve çıbanlarım yasaya karşı değillerdi.

    * beni arzulamalarını arzuladım.

    * ilgi duymuyordum. hiçbir şeye ilgi duymuyordum. nasıl kaçabileceğime dair hiçbir fikrim yoktu. diğerleri yaşamdan tat alıyorlardı hiç olmazsa. benim anlamadığım bir şeyi anlamışlardı sanki. bende bir eksiklik vardı belki de. mümkündü. sık sık aşağılık duygusuna kapılırdım. onlardan uzak olmak istiyordum. gidecek yerim yoktu ama. intihar? tanrım, çaba gerektiriyordu. beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.

    * herkes sisteme uyup içine girebileceği bir kalıp bulmak zorundaydı.

    * sarhoş olmayı hep sevmeye karar verdim. sıradanlığı alıp götürüyordu, sıradanlıktan yeterince sık uzaklaşabilirsen sıradan olmazdın belki.

    * harikulade hiçlerdi hepsi.

    * insanın kendini sonsuza dek sersem ve yararsız hissetmesini engelleyen tek şeydi içki.

    * ve hiç birşey ilginç değildi.

    * at boku kadar can sıkıcıydılar.

    * aynı bok çukurunun içindeydik hepimiz. kaçış yoktu...zamanı geldiğinde sifonumuz çekilecekti.

    --- spoiler ---

    kaynak

  • skim böyle başak burçluluğu... bilgisayardaki sistem dosyalarını düzenlemek:(

    levent diye, o devrin digimon'u bir arkadaş toplamıştı ilk bilgisayarımı. sene 95. ilk günün akşamı evde kurcalıyordum, tek tek bütün klasörlere girip her bir dosyaya tıklıyordum peki buna basınca noluyo, e peki buna basınca noluyo diye diye.. böyle kurcalarken fark ettim ki aynı dosyalardan birden fazla yerde var. bir win32 mi windows mu ne öyle bir yerde var, bir program files diye bir yerde var, içlerinden bazıları başka bi yerlerde daha var... "dağınık levent tabi (anne tonlamasıyla verip de veriştirdim levent'e) elli kez kopyalamış aynı dosyaları bilgisayarın hafızası dolacak boşuna" diyerek kolları sıvadım ve müthiş bir işgüzarlıkla sabaha kadar benzer/aynı adlı tüm sistem dosyalarının eşlerini silip silip tek klasör altına topladım hepsini. sonuç olarak da sabaha bilgisayarı kucağıma almış halde ıkına sıkına 3 otobüsle bakırköy'den hacıosman'a gidip, suratımda takınabildiğim en sempatik "ben bi bok yidim" gülümsemesiyle levent'in ziline basmam gerekti.

    yalnız o vakitler bilgisayardan alınan zevk bile başkaydı be... windows plus'ta mı ne gelen, tren istasyonlu wall paper'ı görmek için evden kalkıp 2,5 saatlik yolu tepip sarıyer'deki arkadaşa gitmişliğim olmuştu. wall paper görmeye bak sırf. bu da mallık değil mi? değildi işte. abimden ablamdan çok seviyordum be o ilk bilgisayarımı. ne de güzel bilgisayardı... pentium 133 mmx, 16 mb ram, cücük kadar hard disk. autocad'e tıkladıktan sonra yatardım on dakka uyuyum o açılana kadar diye.

  • "dünyada bilinen 4.300 din var. bir ateist 4.300 ünü reddediyorsa bir dindar da 4.299 unu reddediyor."
    ricky gervais
    okuduğumda hakikaten yaa olaya bi de burdan bakmak lazım deyip tüm gün böyle gezdim, geniş ufuklu olduğumu söyleyemem zaten bence cehalette mutluluk vardır.

  • 1. dunya savasi yillari: hollandali fizikci willem de sitter, albert einstein'in 1916 yilinda genel gorelilik kurami uzerine yayimladigi makaleyi okuyor. makaleyi gizlice tasiyip londra'daki arthur eddington isimli fizikciye ulastiriyor. eddington, einstein'in denklemlerini gorur gormez kendinden geciyor. "budur!" diyor, "denklem o kadar saglam temeller uzerine kurulmus ki ve o kadar zarif ki, kanit aramaya gerek bile yok!". artik kuramsal fizikcilere has ukalaliktan mi (bkz: albert einstein/@ramali), yoksa tembellikten midir bilinmez, oyle gozlem yapayim, deneysel kanit bulayim falan demiyor eddington abimiz. ama kaderin cilvesi yakasini birakmiyor.

    1917 yili itibariyle ingiltere'de, 35 yasindan genc olanlar savasa katilmak uzere silah altina alinmaya baslaniyor. 34 yasindaki eddington askere gitmeyi reddediyor. redcileri de tutuklayip bir kampa gonderiyorlar patates soymaya! trinity college baskani frank dyson bu probleme bir care ararken aklina iki yil sonra gerceklesecek gunes tutulmasi geliyor. bu tutulmanin en iyi gozlemlenecegi yerlerden biri de afrika.
    yapilan anlasma geregi, askere alinmama karsiliginda, savas o zamana kadar bitmis olsa bile, gozlem icin afrika'ya gitmeyi kabul ediyor eddington. boylece patates soymaktan da yirtiyor.

    29 mayis 1919'da, yerel saat ile 3:13:05'te tutulma basliyor. yaklasik 5 dakika surecek bu olay sirasinda eddington ve ekibi buyuk teleskoplarla fotograflar cekip arkada kalan yildizlarin isigindaki sapmayi olcuyorlar. sonuc einstein'in hesapladigi gibi cikiyor! bu sonucla birlikte, einstein tum dunyada buyuk bir une kavusuyor.
    eddington bu gozlem oncesi zaten bilinen ve saygi duyulan bir fizikci, ama askerden kaçarken akademik kariyer yapmanin en uc ornegini verip kariyerinin en buyuk basarisini elde ediyor!

    kaynak icin burdan...
    mesajlarla gelen edit: filmi de varmis bunun: http://www.imdb.com/title/tt0995036/

    (bkz: yolsuzlukları unutturma kampanyası/@ramali) editi: https://twitter.com/haramzadeler100
    https://www.youtube.com/watch?v=vewyi_7nkfe

  • geçen kış; edirne'de yaşayan ve alzheimer benzeri bir hastalığı olan ihtiyar teyzemin "tepesinde kamera olan araç" gördüğünü iddia etmesi üzerine ailece, "tabi canım, gugıl da edirne'ye bayılıyordu" demiştik.
    el birliği ile bizi g.t ettiniz; teşekkürler google, teşekkürler teyzeciğim!

    edit: hatırladıkça utanıyorum, ortamda "uzaylı" göndermesi yapan amcalar bile olmuştu. :(

  • psikolojik bir durum mudur bilemiyorum ancak içtiğim sigara yeni pakete geçtikten sonra farklı gelmeye başladı.

    edit: @haaaayret edersiin aşağıdaki mesajı göndermiş çoğumuz için aydınlatıcı olabilir.

    daha önce büyük bir sigara firmasının satış destek ekibinde çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki tütün ürünlerinin paketlemeden sonra bir bekleme süresi vardır bilinen tadının oturması için. tüm paket değişimlerinden sonra sigara içiminde bir değişiklik olmasının nedeni paket içinde kuruma süresinin dolmamasıdır.
    ek olarak bu paket değişiminde yeni siyah paketlerin onaylanma süreci çok yakın zamanda bitti ve piyasaya sürülmeye başlanan sigaralar yeni paketlendi. dolayısıyla yeni sigaraların tadının oturması biraz zaman alacak..
    bir ek daha yapacak olursam 5 ocakta resmi olarak tüm tütün ürünlerinin yeni paketlere geçmesi gerekirken puro sektöründe hala onaylanmayan paketler var.

    edit: sigarayı 7 gün önce bıraktım. bir arkadaşımın bu virüs sürecinde vefatı beni derinden etkiledi. sigara içiyordu ve 42 yaşında bu lanet virüsünde etkisiyle bir anda kaybettik. gencecik hayat dolu bir insanın bu şekilde ölmesini hala sindiremedim daha doğrusu yokuluğunu sindiremedim daha dün planlar yapan para kazanma hayallerini anlatan sürekli iş projeleriyle gelen bir insan bugün hepsini bırakıp gitti. ne hedefler kaldı ne hayaller ne yaşamak istedikleri... evli değildi ama evlenmek istiyordu olmadı, belki baba olmak istiyordu olmadı, yaz tatili için rezervasyonu yapıp izinlerini bile ayarlamıştı ama olmadı. o yüzden arkadaşlar tavsiyem bırakın şu sigarayı nasıl olsa ölmeyecek miyiz değil mesele işte yarım kalıyor yapmak istediğin her şey bir anda alıyor seni hayattan ve seni sevenler arkandan bakakalıyor. şimdi tam zamanı bırakın sigarayı!