• 2021 yılında, hesabından paylaştığı tam 46 içerik hakkında örtülü reklam yaptığı için 115 bin lira cezaya çarptırılmıştır. buyurun devlet linki:

    https://ticaret.gov.tr/…344cd4c8/308_rk_bulten.docx

    "8) dosya no: 2021/874
    şikayet edilen: musa özsoy
    şikayet edilen reklam: www.gidadedektifi.com internet sitesinde “özel inceleme” adı altında yer alan tanıtımlar"

    bunları yazmaktan hicap duyuyorum ama 17 yılı aşkın süredir sözlük yazarıyım. bunun yaklaşık 8 yılı sözlük'ün gönüllü denetim ekiplerinde geçti. 2600'ün üzerinde entry yazmışım. buradan yüzlerce insanla yüz yüze veya internet üzerinden arkadaşlık dostluk kurdum. neyse. bu arkadaş benim yazdığım, önce debe'ye giren ardından da ekşi şeyler'de paylaşılan yazı için şunları yazmış.

    "ekşisözlük'te belli ki para karşılığı yayınlanan ve mecranın tüm sosyal medya platformlarından yayılmaya gayret edilen yayında hesabımızın "şüpheli iddiaları" olarak tanımlanan hiçbir tespite olumsuz yönde bir kanıt ya da yayınımızı yalanlayacak bir dayanak getirilmemiştir.

    asıl şüpheli olan, bizim yayınlarımız değil bu yayınlardır. tam olarak kimin organize ve finanse ettiği belli olmayan bu ithamlar genellikle aksi yönde bir dayanak sunmaktan yoksun, saldırgan ve karalayıcı nitelikte olmaktadır. bu yayınlardaki art niyeti görmek çok zor değildir.

    merak edenler ve aklında şüphe kalanlar için yayınımızdaki ifadeleri cümle cümle buraya çekerek tekrar yayınlayacağız. bu yayınla da söz konusu art niyetli propagandaya net olarak cevap vermiş olacağız.
    kimse merak etmesin.
    korkumuz yok, bu paralı trollere verecek cevabımız çok."

    bak bak.

    "belli ki para karşılığı..., kimin organize ve finanse ettiği belli olmayan..., paralı trollere..."

    hadi onun bu ad hominem halini de bir kenara alalım, diyelim ki para alıp yazdım. şunlara cevap versin, twitter'da bir şeyler yazmış ama yine laf kalabalığı:

    1- "konu gıdadedektifi hesabının yazdığı gibi milyonları ilgilendiren bir gıda skandalı değil, 10 bin nüfuslu bir kasabanın hava kirliliği sorunu ve bu sayede ortaya çıkan devlet ikiyüzlülüğü. " yazmışım.

    o ise "milyonları ilgilendiren bir skandal ifadesi oreo bisküvilerinin milyonlarca insan tarafından tüketiliyor olmasından kaynaklanıyor" yazmış. iyi de ne alaka? konu bu değil ki zaten; oreo bisküvilerde amonyak türevi kaynaklı herhangi bir sağlık riski yok. konu şu: oreo'ya mal veren fabrikalardan biri geçen sene hollanda'da çıkan azot emisyon kurallarına uymuyor. niye milyonları ilgilendirsin?
    kaynak diye verdiğin haber 14 aralık 2022 tarihli, senin paylaşım tarihin 29 aralık 2022. arada konunun senin anlattığın gibi olmadığıyla ilgili onlarca kaynak var.

    https://www.brusselstimes.com/…uction-sparks-debate
    https://www.ingredientsnetwork.com/…news119639.html

    2- "kullanılan madde gıdadedektifi hesabının yazdığı gibi zehirli amonyak değil amonyum karbonat." yazmışım.
    cevabı şaka gibi: "zehirli amonyak ifadesi referans kaynağımızda "toxic ammonia" ifadesiyle yer almaktadır." kaynak dediği yine 14 aralık 2022 tarihli aynı haber. abi hiç mi başka kaynak bakmadın gerçekten? elalem oraya ne yazsa aynen paylaşacak mısın, nasıl dedektifsin sen? bak bir üst maddedeki güncel iki linkte kocaman "ammonium carbonate (or e503)" yazıyor. lan kafayı yiyeceğim, hem bu gizli bir şey değil ki? yahu oreo'ların paketinde yazıyor alooo. o kadar ürün inceliyorsun, kocaman yazıyor amonyum karbonat diye. hem amonyak, amonyum karbonat vs bunlar yüksek ısıda hemen buharlaşan maddeler. sadece hollanda değil, başta komşusu belçika gibi diğer avrupa ülkelerinden birçok üniversite ve kurumun net bir şekilde yazdığı "gıda için risk yok" sözü de mi yeterli değil?

    3- "amonyum karbonat ile işlem gören gıdadedektifi hesabının yazdığı gibi oreo değil kakao çekirdeği. pişme sırasında oreo'da hiçbir amonyak türevi kalmıyor. birçok üniversitenin gıda bölümü bunu teyit ediyor. gıdadedektifi ise yurtdışı haber kaynaklarının neredeyse tamamında yer alan "yapılan işlem gıda güvenliği ve sağlık açısından bir sorun teşkil etmemektedir" gibi en önemli cümleleri çıkarıp paylaşıyor" yazmışım.
    buna net bir cevap bile verememiş. "burada fabrikanın oreo markalı bisküvleri değil, bisküvlerde kullanılan kakaoları öğüttüğü açıkça beyan ediliyor." yazmış. flood'u da "yayınımızda yanıltıcı herhangi bir ifade ya da gerçek dışı bir söylem bulunmuyor" cümlesi ile bitirmiş. birader sen kendi paylaşımını da okumuyor musun? bak orada duruyor hala. kocaman.

    üstelik yazıdaki diğer konularla ilgili bir şey yazmamış. ama onları da buradan açıklayan oldu: (bkz: #148041701).

    neyse ben söyleyeceğimi söyledim.

    bu arada sadece gıda dedektifi ile ilgili olan için değil, yazdığım 2600'ün üzerinde entry'nin herhangi bir tanesi için bir kuruş aldığımı ispat etsin, gıda dedektifi hesabının 1 yıllık cirosunu kendisine vereceğim. öyle iftira atıp kenara çekilmek yok, buyursun ispatlasın, mis gibi ek gelir işte. kendisi paylaştıkları için para alan bir insan, alabilir itirazım yok, işlerin nasıl yürüdüğünü biliyordur nasıl olsa.

    reklam parası aldığı için ceza yiyen utanmaz adam bana para alıyor demiş ya.
  • en son türk kahvesini 2010 mayıs'ta kız isteme esnasında içmiş, kahve veya kakao ürünleri tükettiğinde tansiyonu hoplayan, ateşler basan bir antikahverengi militanı olarak "neymiş bu oreo skandalı?" diye merak ettim. ellerimi mephisto mephisto ovuşturup "oh oh ne güzel bitterci fabrikatör gömeceğim" diyerek konuyu araştırmaya başladım.

    çok fazla dolaşmadan gıdadedektifi isimli bu 1,5 milyon takipçili instagram hesabının paylaşımına ulaştım (konuyla ilgili birçok başka hesabın paylaşımı ve haberi de onun metninin kopyala-yapıştır hali zaten). ben link vermeyeceğim tekrar, sadece oreo hakkındaki o paylaşımlarından bazı alıntılar yapacağım:

    "... milyonları ilgilendiren bir skandal..."
    "...zehirli amonyak kullanıldığı..."
    "...insanlar ve her türlü canlı organizma için zehirli olan bir kimyasal bileşik olan amonyak ile karartılan oreo ürünleri..."

    olay şu: oreo'larda kullanılan kakaoların üretildiği (kakao çekirdekleri taze iken tatsız tuzsuz rezil bir şeydir, fermantasyon işlemi ile tat kazandırılır) hollanda'daki olam fabrikasında yapılan ölçümde fabrikanın havaya normalden yüksek miktarda amonyak türevleri saldığı belirleniyor. çakal fabrika müdürü ilk başta "kakao üretilirken fermantasyon sırasında bunlar doğal olarak oluşur" diyor (aslında bu doğru ama emisyon hoplatacak kadar çok değil). lakin gelen baskılar üzerine, haricen biraz daha eklediklerini itiraf ediyor. bu arada eklenen şey amonyak değil amonyum karbonat.

    amonyum karbonat (diğer adıyla e503) amonyum sülfat* ve kalsiyum karbonattan* üretilen bir tuzdur ki bunların ikisi de zaten doğal minerallerdir. üstelik e503'ün sindirimden sonra gaz oluşturması dışında herhangi bir bilinen yan etkisi de yoktur.

    avrupa birliği gıda katkıları raporuna bakalım, hatta sayfasını da söyleyeyim, 17:
    https://eur-lex.europa.eu/…com:2001:0542:fin:en:pdf

    her şeyin iyi kötü bir standardının olduğu ab'de amonyum karbonat "acceptable for specified use/ belirtilen şekilde kullanılırsa kabul edilebilir" ürünler listesinde ve kullanıldıkları takdirde de incelemeye tabi değiller. üstelik diğer birçok katkı maddesi için kullanım limit oranları varken e503 kullanımı için herhangi bir limit bile yok (yanlış hatırlamıyorsam kahve kakao vb çekirdekli ürünleri amonyum karbonat vs ile fermente etmek patentli bir işlem bile olabilir. bunu bir yerde okuduğumu hatırlıyorum, şu olsa gerek). hatta sözlükteki amonyum karbonat başlığında bile görüleceği üzere kendisi zaten evlerde bile kek yapımında kullanılan, çok uzun yıllar da kabartıcı olarak kullanılıp yerini kabartma tozuna bırakmış bir ürün. pişirme, kavurma, kurutma gibi olaylar esnasında da tamamen havaya karışıp kayboluyor.

    neyse, işte zaten hollanda'da konuşulan konu da tam olarak bu noktada bu "havaya karışma" sebebiyle başlıyor aslında; 10 bin nüfuslu koog aan de zaan kasabasının havasında normalden yüksek oranda azot var. bir çevre sorunu var yani, gıda sorunu değil. hatta ve hatta, asıl tartışılan konu çevre bile değil. tarımda azot kullanımı emisyon gerekçesi ile bazı ülkelerde yasak, bazı ülkelerde sınırlı veya serbest. geçen yaz bir tarım ülkesi olan hollanda'da da hükumet tarımda azot kullanımını kısıtlamış ve ardından çiftçiler büyük eylemler yapmıştı. çiftçiler şimdi "biz kullanamıyoruz ama büyük fabrikalar nasıl kullanabiliyor?" diye devletin göz yummasına ve ikiyüzlülüğe kızıyor. konu tam bu sebeple gündemde.

    yazının başındaki alıntılara geri dönelim:
    1- konu gıdadedektifi hesabının yazdığı gibi milyonları ilgilendiren bir gıda skandalı değil, 10 bin nüfuslu bir kasabanın hava kirliliği sorunu ve bu sayede ortaya çıkan devlet ikiyüzlülüğü.
    2- kullanılan madde gıdadedektifi hesabının yazdığı gibi zehirli amonyak değil amonyum karbonat.
    3- amonyum karbonat ile işlem gören gıdadedektifi hesabının yazdığı gibi oreo değil kakao çekirdeği. pişme sırasında oreo'da hiçbir amonyak türevi kalmıyor. birçok üniversitenin gıda bölümü bunu teyit ediyor. gıdadedektifi ise yurtdışı haber kaynaklarının neredeyse tamamında yer alan "yapılan işlem gıda güvenliği ve sağlık açısından bir sorun teşkil etmemektedir" gibi en önemli cümleleri çıkarıp paylaşıyor (yine de nasıl yiyorsunuz bu tatsız şeyleri anlamıyorum o ayrı).

    işin en can alıcı ve can sıkıcı detayı da şu: gıdadedektifi bu paylaşımı 29 aralık 2022'de yapıyor ama aralık ayının ortalarında bu konunun zaten bir gıda problemi olmadığı biliniyormuş. buyurun mesela 18 aralık 2022 tarihli bir haber. bunun gibi gıdadedektifi paylaşımından günler önce yapılmış onlarca haber var.

    velhasıl, ben ortalama bir internet kullanıcısı olarak birkaç tık ile bu bilgilere ulaşabiliyorsam, kendine gıdadedektifi diyen bir hesabın bırak bu yalanlara bulaşmasını, benim yaptığımın feriştahını yapması lazım. mesela "oreo üretilirken çevreye zarar veriliyor" dese haklı olup mantıklı destek bulacaktı, ben de bu yazıyı yazmak zorunda kalmayacaktım. şimdi ise bu eleman insanlardaki "gıda kaygısı" ile hiper etkileşim almasın diye oturmuş kendimce gerçeği aramaya ve bulduklarımı anlatmaya çalışıyorum. bunlar ve kopyaları, hazırladığı içeriği silah gibi cümlelerle neden çarpıtıyor, niye yönleri hep dönüp dolaşıp konuyla alakasız, boş içerikli veya yalan dolu korku sloganlarına geliyor bilmiyorum. ortaokul seviyesi fen bilgisi dersi kalıntısına bile mi sahip değiller, bilimsel düşünmeye mi düşmanlar, asgari okuduğunu anlama yetisinden mi noksanlar, yoksa mevzu başka bir şey mi, tam çözemedim ben.

    yazıyı normalde burada bitirecektim. ama şeytan dürttü diyelim, bu gıda dedektifinin başka birkaç gönderisine daha bakayım dedim.

    ilki lazkızı markası hakkında, paylaşım bu. açıkçası ben markayı ilk kez şimdi duydum, aşağıda bahsedeceğim isimleri de tanımam etmem. haklarında sadece tamamen halka açık kaynaklarda basit bir araştırma yaptım (bu sebeple de paylaşmakta sakınca görmüyorum). kendine dedektif diyen arkadaş paylaşımında "karadenizli bir kadın girişimci tarafından üretilmediği cümledeki derin anlamdan çıkarttığımız" diye hem bozuk hem de saçmasapan bir art niyet cümlesi kurmuş ama internet isimli sürper teknoloji sağ olsun, lazkızı markasının yaratıcısının trabzon tonyalı asiye yeşilbaş olduğunu birkaç saniyede öğrenebiliyoruz. gıdadedektifi hesabındaki paylaşımda yine aldatıcı olduğu ima edilerek "üründe aynı zamanda bir laz kızı tasviri yer alıyor" denmiş. paylaştığım linkedin hesabında görüleceği üzere o tasvir zaten asiye yeşilbaş'ın kendi resminden üretilmiş güzel bir profil resmi çalışması. peki bu arkadaş emin olmadığı yalan yanlış şeyleri yazmayı burada bırakıyor mu? hayır. paylaşımın devamında ambalajın arkasında yer alan bilgileri çarpıtıyor. ürünün üretici firmasının isminin "vadi yapı gıda" diye bir şirket olması gıdadedektifini memnun etmemiş ve hazırladığı videoda lokanta basan uğur dündar vari bir tavırla "burada üretiliyor" diyerek 2019 yılına ait bir google street view görselini kullanmış. açıkçası ben o adresi gidip görmedim, şu anki halini bilmiyorum, aynı da olabilir. ama paylaştığı resimden onun da oraya gitmediği belli. üstelik bir firmanın irtibat ofisi ile fabrikası aynı yerde de olmayabilir, hatta çoğunlukla değildir. bu arkadaş sanırım kendi hikayesine uyması için gerçekleri büküp çarpıtmaya bağımlı olmuş.

    neyse biz devam edelim, herkesin ulaşabildiği türk patent ve marka kurumu'nun marka sorgulama sayfasında lazkızı markasını sorgulayınca hak sahibi olarak karşımıza simar market diye bir firma çıkıyor. firma bu hakkı haziran 2022'de devralmış. yine herkesin ulaşabildiği tobb'un ticaret sicil gazetesinde simar market kimmiş diye bakınca sahiplerinin ambalajın arkasında yazan vadi gıda yapı şirketinin sahipleri ile aynı kişiler olduklarını görebiliyoruz. benim bu yazdıklarımdan anladığım, karadenizli bir kadın girişimci "yöresine olan tutkuyla" (aliye yeşilbaş adını googlelayınca birçok karadeniz yerel gazetesinde ve sayfasında hakkında övgü dolu yazılar çıkıyor) bir ürün geliştirmiş, ilgili bakanlıklardan tüm izinlerini almış, ülkedeki bütün marketlere bunu pazarlamış, markasını piyasada tutundurmuş. sanırım 2022 yılında da ürünün haklarını devretmiş veya ortak almış. merak ediyorum, bütün bunların gıdadedektifi'nin itham dolu paylaşımları ile ne alakası var? üstelik bu gıdedadektifi paylaşımının sonuna doğru "ürün daha sarı görünsün diye renklendirici koyulmuş" falan diye klasik kafa karıştırıcı korku cümlelerini yazmış bir de. renklendirici dediği de keratin :) bu nedir yahu. neyse biz devam edelim.

    bir sonraki inceleyeceğimiz paylaşım yine ilk konumuz gibi kakao hakkında. consumer reports isimli bir kuruluş 28 farklı bitter çikolata ürününü kurşun ve kadmiyum oranları açısından analiz etmiş. bir clair cameron patterson hayranı olarak konu dikkatimi çekti, rapora bir göz attım.

    kuruluş new york bölgesindeki farklı marketlerden rastgele satın aldığı belli sayıda bitter çikolata üzerinde araştırma yapmış (örnek sayısının az ve lokasyonun sınırlı olması raporla ilgili olarak herkesin kafasındaki belki de tek ama en önemli soru işareti). çıkan sonuçları değerlendirirken california sağlık ofisinin yüksek risk grubundaki insanlar için belirlediği limitlerini baz almış. raporda da belirttikleri üzere california bu konudaki en sıkı (hatta tüm kaynaklar aşırı tutucu diyor) limitlere sahip: kurşun için günlük 0.5 mikrogram, kadmiyum için ise günlük 4.1 mikrogram. abd ilaç ve gıda idaresi fda'nın limitleri ise daha yüksek. örneğin kurşun limiti çocuklar için günlük 2.2 mikrogram. doğum yaşındaki kadınlarda ise 8 mikrogram ve üzerinin gebelikte soruna yol açabileceği düşünülüyor. bunun dışında bir limit yok. yani raporun sonuçları aslında california hariç federal yasal sınırlara uyuyor. yeri gelmişken, türk gıda kodeksi gıda maddelerindeki bulaşanların maksimum limitleri hakkında tebliğ esas alınırsa çikolatada bulunabilecek kurşun miktarı için bir limit bile yok. türk gıda kodeksi bulaşanlar yönetmeliğinde ise konuyla ilgili olarak sadece "uluslararası kabul görmüş analiz metotları uygulanır" yazıyor.

    bizim gıdadedektifi hesabının bence en önemli eksiklerinden biri burada ortaya çıkıyor; gördüğüm kadarıyla pek uzman görüşü almıyor, böylece konuyu istediği yönde işine geldiği gibi bükebiliyor (bkz: #123055256). bu ağır metallerle ilgili rapor için de en ufak bir ekleme/yorum yapmadan teknik olarak yasal sınırlardaki bir ürün için yetkilileri göreve davet etmiş. oysa okuduğum birçok kaynak konuya bağcıyı dövmek değil üzüm yemek maksadıyla bir şekilde geniş açılardan da yaklaşmış. birçok uzman raporun insanlara korku saldığını, bahse geçen orandaki kurşunun bu haliyle bile düzenli kullanılan birçok gıdadakinden düşük olduğunu ve abartmadan yendiği takdirde sorun olmadığını yazmış. başka birisi bitter çikolatanın kalbe olan önemli faydalarının altını çizmiş. mesela bir başkasında sebze ve meyvelerdeki yüksek kurşun oranı ile birlikte, vücuttan kurşunu temizlemedeki en etkili maddelerin süt ve ette bulunması sebebiyle veganları bekleyen tehlikeden bahsedilmiş (bu bana çok muallak geldi bu arada). ayrıca birçok haberde konu sadece kakao ve çikolata ile kalmamış, gittikçe kronikleşen "temiz gıda" problemine vurgu yapılmış. sokak yiyeceklerindeki ağır metaller (örneğin midye) unutulmamış. özellikle küçük/kapalı denizlerdeki deniz ürünleri gibi tüm dünyayı bekleyen sorunlara da dikkat çekilmiş. açıkçası consumer reports'un raporu çok güvenilir olmasa bile attığı taş bir şekilde amacına ulaşmış. gıdadedektifi ise yapılan mis gibi ortayla sadece gelişine hedef göstermiş.

    hedef göstermiş diyorum, çünkü aslında şu anki limitlerle türkiye dahil birçok ülkede zaten yasal bir sorun bulunmayan ürünleri yetkililere şikayet ederken diğer taraftan sütü hiçbir kontrolden geçmemiş sokak satıcısından, sebzeyi meyveyi nerede nasıl ekildiği neyle sulandığı belli olmayan arabalı esnaftan, pazardan alın falan diyor. o ürünlerin hangisine antibiyotik, ağır metal, pestisit, dioksin testleri yapılıyor acaba, hangisi gıda yönetmeliklerine uyuyor? bir şekilde gıda yönetmeliklerine uyan ürünleri arenadaki aslanların önüne atar gibi 1,5 milyon takipçili hesabıyla paylaşıyor da, ne idüğü belli olmayan yoğurtçularda, organikçilerde satılan hangi üründe çikolatada olandan daha az tehlikeli madde var, bir de bunu anlatsın.

    ayrıca, yapılması gereken belki limitleri veya genel uygulamaları konuşmak olmalı ki zaten diğer tüm haberlerde ana eksen bu. sorunun kaynağının aslında çikolatadan önce kakaonun kendisinden yani tarım olmasından bahsediliyor. tüm dünyadaki kakaolarda genel bir kirlilik ve tedarik sorunu varmış ve sorun artarak yayılacakmış. kakao ağaçları genelde yaşlı olduğu için topraktan aldığı ağır metallerin ağaçta zamanla birikmesi, kakao çekirdeklerinin taşıma ve depolanma sırasında kirlenmesi, kullanılan suların sağlıksızlığı gibi ana başlıklar var. çözüm olarak da uzmanlar birkaç yöntem önermişler, tarımda denetim gibi, kurutma ve fermantasyonda daha temiz ortam gibi, ağaçların düzenli olarak kesilip yenilerinin ekilmesi ile gençleştirilmesi gibi. ama en net ve kalıcı çözüm olarak kakaonun ağır metal tutmayacak şekilde genetiğinin değiştirilmesi kabul görüyor.

    evet, diğer bir paylaşıma daha bakalım: gıdadedektifi, kent boringer paket oraleti incelemiş ve üründe titanyum dioksit (e171) olduğunu bu maddenin ab'de yasak olduğunu belirtmiş. öncelikle belirteyim, evet doğru, titanyum dioksit avrupa birliği tarafından gıda ürünlerinde kullanımı yasaklanan bir ürün. olayı özetlemeye çalışayım; fransa'da fareler üzerinde titanyum dioksit ile bir deney yapılıyor. deney sonunda titanyum dioksite maruz kalan farelerin sadece bir kısmında bağırsak kanserinin bir türünde artış gözlemleniyor. deneyi yapan araştırmacılar bu sonucun insan vücudu için örnek teşkil etmediğini ve anlam ifade etmediğini, insanlardaki olası etkilerinin ayrıca araştırılması gerektiğini söylüyor. insan vücudu üzerindeki etkilerini bilemedikleri için de konuyu avrupa birliği'nin ilgili kurulu olan efsa'ya yönlendiriyorlar. efsa ise yapılan çalışmalar "güvenlidir / güvenli değildir" demeye yeterli olmadığı için risk almıyor ve ürünün gıda alanında kullanılmasının güvenli olmadığını açıklıyor. ilaç kullanımında da yasaklamak istiyorlar ama yerine koyacak bir ürün olmadığı ve ikame ürünün geliştirilip piyasaya çıkması 10 yılı falan bulacağından ilaç yapımı kullanımında serbest bırakılıyor (mesela bu da bana ikiyüzlüce geliyor).

    bununla birlikte titanyum dioksit kullanımı avrupa birliği dışında birçok ülkede halen serbest. örneğin kanada yaptıkları bilimsel çalışmaların sonuçlarında "endişe etmeye değecek herhangi bir bilimsel kanıt olmadığını" açıklıyor. ingiltere bir adım daha ileri gidiyor ve efsa tarafından yapılan açıklamanın halkta gereksiz yere endişe yarattığını, efsa'nın belirsizliklerle dolu çalışmayı değerlendirme şeklinin rahatsız edici olduğunu ve daha dikkatli olması gerektiğini belirtiyor. abd'de yapılan bilimsel araştırmalar ile elde edilen sonuçlarda da herhangi bir değişim tespit edilemediği için kullanımına devam ediliyor. bu arada bir not düşeyim, şimdiye kadar sadece konuyla ilgili elimden geldiğince okuduğum bilgileri yazdım, hatta e171 için düzenleme yapılsa ve türkiye'de yasaklansa/limitlense "kabul edilebilir bir risk değerlendirmesi" der ve mantıklı bulabilirim (acaba son birkaç yılda bizim ülkede bakanlıklar, akademi veya özel sektör nezdinde hiç çalışma yapıldı mı? bilip paylaşan varsa sevinirim).

    benim anlamadığım nokta şu: titanyum dioksit sakızdan una, beyaz leblebiden çikolataya, şekerlemeden diş macununa, güneş kreminden tıraş köpüğüne hemen her şeyde olan bir ürün iken, neden bu gıda dedektifi arkadaş yüz evden sadece birine girebilecek oraleti seçip "bunda kullanımı yasak titanyum dioksit var" diyor? konu e171'in kullanımı ise sabaha kadar tartışalım. markete girip gözünüzü kapatıp rastgele herhangi bir şey aldığınızda aldığınız o şeyin içinde olabilecek bir maddeyi, tutup da oralet üzerinden gündeme getirmek biraz saçma, gevşek daha da önemlisi konuyu asıl amacından uzaklaştıran bir yol değil mi? hadi hepsini geçtim, e171 sadece kent boringer paket oralet'te mi var? lezzo'da veya altıncezve oralet'te yok mu? makbul'de veya turko baba'da yok mu? var. niye tek markayı söyleyip insanları yönlendiriyor?

    neyse yeter artık. bu arada 3 atomdan oluşan titanyum dioksitin atom altı parçacık olduğunu yazan, oreo'nun helal olmadığını iddia eden müritleri başlığı altında eleştiri yazan herkes gibi bana da "paralı troll maşa" derler kesin birazdan*.
    öyle işte.
  • yaaa musa kardeş, gel bakalım buraya. gıda hakkında, proses hakkında hiç bir şey bilmediğin halde övdüğün bir ürün buldum. hem de çocuk ürünü.

    https://gidadedektifi.com/…-zencefilli-kurabiye-772

    bu ürün şeker ilavesiz diye satılıyor, uyanıklığa bak. musa da reklamında bunu belirtmiş. "ürün ilave şeker içermiyor " yazmış.

    benim 3 yaşında elinizden öper bir oğlum var, geçenlerde bu tanıtılan ürünü aldım, şeker ilavesiz diyor ama ürüne organoleptik muayene yaptığımızda görüyoruz ki ürün tatlı. ürün etiketini inceledim, içindekiler kısmında %30 elma suyu olduğu yazıyor. zencefilli kurabiye yapımında elma suyu kullanılmaz, normal reçetede elma suyu kullanılmaz. elma suyu şeker ilavesi olması için kullanılmaktadır ve bu ürün açıkça şeker ilavelidir, etiketinde şeker ilavesiz yazılamaz ve reklamı bu şekilde yapılamaz.

    sağolsun, tarım bakanlığı da itirazları göz önünde bulundurarak bunun gibi şeker ve tatlandırıcı olarak elma suyu, hurma vs kullanılan ürünlerin şeker ilavesiz olarak satılmayacağı hakkında bir görüş bildirdi.

    sözün özü kılavuzu musa olanın sonu şeker ilavesiz diye fruktozlu kurabiyeye kilosu 1400 lira vermektir.
  • özet: sukraloz adlı tatlandırıcı için, para aldığı incelemede "doğal tatlandırıcı" ve "toksik etkisi bulunmadığına dair çalışmalar var" derken, para almadığı incelemede ise birebir aynı tatlandırıcı için "yapay tatlandırıcı" ve "uzak durun" demektedir. para almadığı ürünlerdeki muz oranına bile kafayı takarken, parasını aldığında "muz aromalı" üründe bu konuya zerre değinmemektedir.

    -------

    aynı ürün için parasını verdiğinizde başka, vermediğinizde bambaşka inceleme yapan ve halk sağlığını alenen tehdit eden kişidir. aşağıdaki 2 incelemeyi görüp halen bu arkadaşı destekleyen kişilerin zekasından şüphe ederim.

    ayrıca buraya kendisini eleştirenler için müridleriyle birlikte yazdığı "şirketlerden para alıyorlar" mesajlarını her gördüğümde bu arkadaşa ve bunun sıkıntılı müridlerine inat olsun diye bu başlığa yazmaya devam edeceğim. hiçbir firmayla da zerre ticari ilişkim yok. bunun imasını bile yapacak yavşaklar önce haddini bilsin. sadece aptallara, düşük zekalılara, somut gerçeklere gözlerini tıkayanlara, menfaat uğruna halk sağlığını hiçe sayanlara tahammül edemiyorum o kadar.

    gıda dedektifi'nin para aldığında insan sağlığıyla nasıl oynadığını kanıtlamak için kısa ve öz 2 inceleme göstereceğim bu entryde.

    --- spoiler ---

    1-para almadığı içim fit incelemesi
    https://gidadedektifi.wordpress.com/…-icim-protein/

    konu: sukraloz
    gıda dedektifinin sukraloz hakkında fikirleri:
    "ayrıca, ürünün sofra şekeri yerine sofra şekerinden 600 kat daha tatlı olan sukralozu çok az oranda (yaklaşık %1 ) içerdiği, buna rağmen ürünün son derece şekerli tattığını söyleyelim? şunu da belirtmekte fayda var, sukraloz son dönemde masum şeker olarak birçok üründe yer almasına rağmen masumluğu tamamıyla kanıtlanmış durumda değildir. bu tarz bir yapay tatlandırıcının zaten faydası olduğunu düşünmek doğru olmamakla birlikte, olumsuz anlamda elde edilmiş tek bir bilimsel çalışma bile bu tarz tatlandırıcılardan uzak durmak gereğini ortaya koymaktadır."

    aynı şekilde içim fit gibi "proteinli" içecekler hakkında bir görüş daha sunmuş beyefendi.

    demiş ki, "bu ürünü tükettiğinizde alacağınız proteini doğal yollardan nasıl alabilirsiniz? diye sorarak görselde size birkaç alternatif hazırladık. bu üründen alacağınız proteini ve hatta daha fazlasını, aynı oranda sütün yanında 2-3 dilim beyaz peynir ve 1 yumurta yiyerek de alabilirsiniz. amaç proteini doğal yollardan almak ise, doğal ürünleri tercih etmenizi öneriyoruz??"
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    2- "sponsorlu" altınkılıç yüksek proteinli muz aromalı kefir incelemesi
    https://haber.im/…muz-aromali-kefir-gida-dedektifi/

    öncelikle "bugün uzun süredir sorulan bir ürünü özel inceleme kapsamında ele alacağız." demiş. gıda dedektifi dilinde bu "parasını alabildiğimiz markalar" kategorisi. tabii o dönemler bu "özel inceleme" olayından para aldığını da yazmıyordu.

    ilk olarak "muz" fetişi olan ve %1 muz püresi kullandığı için bile marka linçlettiren bu arkadaş incelemesinin hiçbir yerinde bu ürünün "muz aromalı" olmasına değinmemiş. hayırdır, adamların ürününde muz bile yok, aroma var. niye kötülemiyorsun ürünü? sana para verince her istediğini söyletebiliyorlar mı?

    gelelim en önemli noktaya. 1. incelemede hatırlarsanız bu arkadaş sukraloz'u gömüp masumluğunun kanıtlanmadığını, yapay olduğunu, uzak durmamız gerektiğini yazmıştı. bu incelemede ise:

    "sukraloz 1976 yılında keşfedilen bir tatlandırıcı olup e955 koduyla gösterilmektedir. bu bileşen 1999 yılında fda’dan gıda ürünlerinde kullanımına ilişkin onay almıştır. sukraloz şekerden 600 kez daha tatlı bir tatlandırıcıdır. aspartam, asesülfam potasyum gibi yapay tatlandırıcı olmayan sukraloz, pancardan elde edilen sakkarozdan üç hidroksil grubunun klor atomu ile yer değiştirmesiyle oluşturulan bir tatlandırıcıdır. sukralozun toksik ya da karsinojenik etkisi bulunmadığı yönünde bilimsel araştırmalar bulunmaktadır."

    şeklinde sukraloz'un doğal olduğunu, toksik etkisinin bulunmadığı yönünde araştırmalar olduğunu söylemiş. e hani aksi araştırrma bir tane bile olsa uzak duracaktık kanka? bunda niye uzak durmayalım? sana para verdiler diye toksik gıda yiyebiliyor muyuz?

    ayrıca bu incelemeye, 1. incelemedeki gibi "bunu içmeyin gidin doğal şeyler yiyin yaa" tarzı ekleme de yapmamış. daha doğrusu yapamamış. siz para verdiğiniz, reklam yaptırdığınız adamın incelemesinde "bunun yerine peynir yiyin" yazdırır mısınız?
    --- spoiler ---

    şimdi bu arkadaşın yaptığına ne ad verebiliriz? adam gıda mühendisi değil, konuyla ilgili bir tahsili yok. para almadığı incelemelerde bir ürünü yerden yere vururken, diğerinde gerçeklerden hiç bahsetmiyor bile. üstelik markalardan bunun için para almasına rağmen utanmadan onu eleştirenleri "para almakla" suçluyor. bu ne tezatlık arkadaşım?
  • diyabet hastalığı ile birlikte etiket okumayı alışkanlık haline getirmiştim.

    bu gıda şantajcısını da o ara tanıyıp kısa bir süre takip ettim. ancak sonradan gerek islamcı yobaz zırvaları gerekse "özel inceleme" adı altında aldığı reklamlardan sıkılıp takibi bırakmıştım.

    şimdi yukarıda paylaşılan patiswiss incelemesine ve sonrasında yaptığı "ayrıcalık yapılmayacağına dair imza atılmıştır" gibi garip bir açıklamaya baktım. benim hatırladığım herhangi bir başka ürüne dair yorum şöyle olurdu:

    patiswiss ambalajında çocukların dikkatini çekecek şekilde çocuk resimleri barındırıyor. içeriğinde 100 g'ında 25,6 g yani 13 tane küp şeker içeriyor. (burada porsiyon hesabı 30 gr içeriği verilmiş. normalde hem 30 hem 100 g içeriği yazılır paketlere ki gıda şantajcısı da 100 g üzerinden hesaplar genellikle). bir de uyanık 7,7'yi 2'ye bölerek aşağı yuvarlamış 3 küp şeker demiş.

    neyse genelde gıda şantajcısının para alarak reklamını yapmadığı ürünlerde bu içerik verildikten sonra şöyle devam eder: bilindiği gibi şeker obezite ve diyabet hastalığına sebep olabilir. ayrıca çocuklarda hiperaktivite yaratabilir. üründe hiç lif olmaması da (çikolata abi ne bekliyorsun?) kan şekerinde hızlı bir artışa sebep olup iç organlara zarar verebilir. böyle bir zehri çocuğunuza yedirir miydiniz?

    ama bunun yerine süper über marka diye inceleme yapmış tabi parayı alınca.

    yeteri kadar cimer başvurusuyla inceleme altına alınabileceğini düşündüğüm için ilk taşı atıyorum an itibariyle.
  • takip ettiğim kadarı ile kolpadır değildir bilemem lakin olay şu; ürün etiketi paylaşıyor. diyelim etikette diyor ki fikibok binde 3. bu hesap da diyor ki bakalım fikibok neymiş, ürünün türkiye değil de avrupa üretiminde çükübik binde 3 diyor.

    meğer fikibok kullanmak avrupada yasaklanmış. sonra ürün açıklama yapmak zorunda kalıyor.

    ya da bir çok firma oldu. etikette x yağı yazıyor. bu hesap kamuoyu oluşturdu ve firmalar etikette açıkça o x yerine palm yağı yazmaya başladılar.

    yani bu hesaba karşı olan açıklamalar hep bilimsellikten uzaktan, bu işin eğitimini almamış, maipüle falan diye ama iddia ettiği şeylerin aksini ya da doğrusunu açıklayan yok.

    mesela bir markanın sktleri silip yeniden basıp eski ürünleri piyasaya sürdüğünü ortaya çıkardı, firma allem kallem etti 10 gün sonra, ya bizim stajer yanlışlık yapmış demek zorunda kaldı.

    öyle ya da böyle, faydası var. eğer bir yanlış varsa bari o zaman bunun eğitimini alanlar doğrusunu açıklasın biz de ferahlayalım.

    nottingen: simdi aklima geldi, bu adam bir de okul okul gezip ogrencilere kantinde satilan paketli gidalarin zararini anlatiyordu. o zaman da kantinciler birligi bunu tehdit etmisti, dava acmisti, okula sokmadiklari da olmustu. e hic biz okul okuyan gida muhendisi gormedik ki ovune ovune 4 sene okuduk biz bunu diyerek okullari gezip de cocuklara bir sey anlatmaya calissin.

    ufak bir cocuk hayatini kaybetmisti, seker kapagi bogazina kacip da. o urunun satilmamasi icin daha once dikkat cekmisti, olaydan sonra da meb kaldirdik demesine ragmen kantinlerde satisinin devam ettigini gostermisti. bakanlik yalanliyor bu hesap da satildigini gosteriyordu, en son hakli cikti veliler de karsi cikinca satisina. e biz o aciklama yapan odayi gormedik o olayda da kantinde neden hala satiliyor bu diye?

    nottingen 2: epey favori almis, oy almis bu entari sunu da belirteyim bu hesabi yoneten kisinin tavrini hic begenmiyorum, hatta sahsi kanaatim bir takim sorunlari oldugu yonunde cunku cok agresif, bir takim seylere takintili ve bir takim seylere cok fazla manevi anlam ve cift anlam yukluyor. onun disinda, karsisindaki tum gida sektorune siyah ve beyaz diye yaklasiyor. bunlari da belirtelim tarafsizca.
  • reklamlı içeriklerde ürünün içinde şeker yokmuş gibi davranan şehir plancısı.

    mesela züber lokma ürünü, yüz gramda tam 37.5 gram şeker içeriyor (kendi deyimiyle tam 19 küp şeker). paralı etiket okuyucumuzun metninde bakalım;

    https://gidadedektifi.com/…ik-ezmeli-meyve-topu-524

    hiçbir şekilde 37.5 gram şekerden bahsedilmiyor, hatta ilave şeker içermez denilerek algı yaratılıyor .

    metnin sonunda besin değerlerini yazmış ona bakalım;

    görsel

    ürün ambalajında açıkça yazılan şekeri yine yazmamış, karbonhidrat başlığına yedirmiş.

    şimdi reklamsız bir içerik bulalım;

    mesela bu ürün davalık olduğu ülkerin bir ürünü olsun ( ülkeri ben de sevmiyorum ama konumuz bu değil)

    https://gidadedektifi.com/…lekli-beyaz-cikolata-201

    bizi direkt şeker bilgisi karşılıyor;

    görsel

    neyse inelim en aşağıya, besin değerlerine bakalım, allah allah burda niye karbonhidrat başlığıyla gizlenmemiş bu şeker?;

    görsel

    işin özü; işine gelirse üründe ilave şeker yoktur ve sadece karbonhidrat vardır, işine gelmezse üründeki şeker bilgisi defalarca yüze vurulur.
  • şu entrym’de bahsettiğim korku tüccarlığı da tam olarak buydu işte.

    bir marka museviler için hamursuz kek üretip bunu reklamla duyuruyor. bu reklamı markanın iletişim kanallarından yayınlıyor.

    ama über zeki gıdadedektifimiz bu olayı şöyle duyuruyor. “…hamursuz kek yaptıkları ortaya çıktı!” bakınız “yaptılar” değil “ortaya çıktı”

    sanki marka gizli kapaklı iş yapmış da bu bilgi dışarı istemeden sızmış gibi bir cümle, “ortaya çıktı”

    bu tipte bir üsluba, ‘çarpıtma habercilik’ denir.

    uğur dündar’ın cuma namazı kılan öğrencileri kameraya çekip “cumaya giderken yakalandılar” şeklinde haber yapması da aynıdır.

    taraf gazetesinin, askerlere moral vermek için dağ başında eğlence tertipleyen komutanı fotoğraflayıp “şehit verdiğimiz dağlarda göbek attılar” yazması da aynı şeydir.

    dil önemli kardeşim. takip ettiğiniz haber kaynaklarını kullandıkları dile bakarak ölçebilirsiniz.

    bilinçli bir medya okuyucusu olun. böylelerine prim vermeyin.
  • bira şirketlerinin alkollü içkilere dair tanıtım kısıtlarından dolayı artı bir, yüzde yüz müzik, probably gibi sloganların sosyal medya görünürlüklerine bile "hüüüüü içki reklamı yapülüyürrrr alenen yapülüyürrr" diye ağladığı günden beri engellediğim bir sosyal medya hesabı.
  • bu adama anormal derecede yükleniyorlar diyecektim, ta ki x'te bana ceza kesen ticaret bakanlığı kimlere göz yumuyor diye paylaşımını görene kadar.

    adam ben yanıltıyorum ama başkaları da yanıltıyor ne var diyerek halkı bilerek yanılttığını ikrar etmiş. inanılmaz.
hesabın var mı? giriş yap