564 entry daha
  • modern dünyadan bir mazoşizm hikayesi. tüylerim diken diken. aynaya bakınca görmesek de o'yuz.
  • bazen izleyecek bir şey yok düşüncesiyle netflix'e ayar olur, buna boşuna mı para veriyoruz acaba diye düşünürüm. sonra netflix harika bir dizi/film yayınlar ve koca bir yıllık abonelik parasının karşılığını aldığını hissedersiniz. işte bu dizi de netflix'in 1 yıllık abonelik parasının tek başına karşılığını veren bir yapımdı.

    uzun zamandır izlediğim en çarpıcı işlerden birisiydi.

    you benzeri basit bir stalker hikayesi zannederek eşimle beraber dün akşam izlemeye başladık.

    ilk iki bölümden sonra çok daha farklı bir yapım olduğunu anladık ve tüm sezonu koltuktan hiç kalkmadan bitirdik.

    normalde bir şey izlerken zırt pırt tuvalete giderim ya da mutfaktan abur cubur almaya giderim ama 7 bölümünü de arka arkaya izlediğimiz bu dizide yalnızca bir kez koltuğumdan kalktım.

    akıcı, sürükleyici, dramatik, yer yer komik bir gerilim dizisi.
  • popülizmin pompaladığı yeni işlerden biri. hiç de öyle bahsedildiği gibi beni etkilemedi. yer yer baya sıkıldım, ne çok anlam yüklüyorsunuz bazen. instada hikayelerde paylaşılmış woow dizi şöyle dizi böyle dizi. bazen nasıl bir sürü olduğumuzu farkediyorum,
  • yoksa o yapımcı netflix mi ?
  • bir dizi. ilk 5 bölümüyle beklentimin altında kalmıştı. 2.5/5 seviyesindeydi benim için. ancak son iki bölümünü gerçekten beğendim. kalifiye ve güçlü bir şekilde anlatmak istediklerini ve hissettiklerini aktarabilmiş bu iki bölümde. bu anlamıyla etkileyiciydi. son iki bölümün etkisiyle 3.5/5 bir dizi olmuştur benim için.
  • şimdi anlattığı gerçek hikaye ise; yazan ve oynayan richard gadd'ın anlattığı her şey (yüzeyde görünen ve kanıtlanabilen stalking olayı hariç) şüpheli hale geliyor. anlattığı adam, senaryoya netflix vizesini hemen aldırabilen; cinsel istismar, trans bireylerin durumu, yeşilçam tadında aile ile lgbti bireyin ilişkisi, biseksüel ilişkiler sarmalı ve açmazlarını uydurabilecek birisi. bu kadar ilgi bağımlısı başarısız bir komedyenin yapabileceği bir şey.

    eğer öyleyse izleyici ciddi anlamda istismar edilmiş oluyor. eğer gerçek hikaye demeseydi sorun yoktu. ama empati artıyor ve psikolojik istismara açık hale geliyor.

    bu arada ilk üç bölümü nefessiz izleyip çok beğendim, diğer bölümler ise netflix vize başvuru mektubu tadında geçtiği için ve hikaye de aynı hızda devam etmediği için sevmedim.
  • ya bu çok rahatsız edici, uyuyamadım, izleyemedim diyenler isviçre de falan mı yaşıyor, süt çocuğu musunuz oğlum? 2 bölüm izledik, eh işte şeklinde gidiyor. bitsin yazarız biseyler.
  • başarılı anlatımı olan, hikayesi de gerçek hayatta yaşandığı iddia edildiği için bu açından bakıldığında oldukça başarılı mini dizi.

    olayı yaşayan, senaryolaştıran, çeken ve oynayan eleman aynı eleman. gerçek olaylardan uyarlandığı iddiası eğer doğruysa, kendi yaşadıklarını kendi açısından oldukça başarılı biçimde, hem de sansürsüz olarak anlatmış ve çok da iyi oynamış. özellikle "komedi finalleri" sahnesinde yaşadıklarını anlatırken çok çok iyi oyunculuk sergilemiş.

    ayrıca hikaye uydurmaysa, kurguysa bu durum aslında diziyi daha da başarılı kılan bir durum olur. böylesi gerçekçi duyguların yaşandığı bir kurgu yaratmak oldukça yetenek isteyen bir olay. tebrik etmek gerek.

    yalnız dizide beni rahatsız eden tek bir şey vardı. bu eleman, neden o kadının o hale geldiğini hiç anlamaya çalışmadı?

    43 yaşında, 150 kilo, saplantılı bir kadın... bu kadın da bir süre önce çocuktu, küçük bir kız çocuğuydu. sonra ne oldu da bu hale geldi? anlatıya göre, avukatlık bürosunda çalışırken daha öncesinde yaşamış aynı şeyleri. neden? başına ne gelmiş? psikolojisi neden bozulmuş, neden böyle çaresizce saplantılı hale gelmiş?

    adam kendisinin uğradığı tecavüzü bile anlatırken, hatta kadının sapıkça saplantısının onun egosuna iyi geldiğini bile itiraf ederken, hatta ve hatta hikayeyi bitirirken, o saplantıyı özlediğini bile gösterirken, bu adam o kadının neden o hale geldiğini niye hiç merak etmemiş. konuştukları, görüştükleri günlerde neden diye sormamış, anlamaya çalışmamış?

    izlerken o kadının bir süre önce küçük bir kız çocuğu olduğunu düşününce, insan o hale nasıl geldiğini sorguluyor ve üzülüyor da... ama dizide bu hiç sorgulanmamış.

    adam kendisinin hikayesini en ince ayrıntısına kadar anlatmış da, kadını anlatmaması hikayecilik açısından çok insani bir sorun. o kadına neden yardımcı olabilecek bir bakış açısıyla bir defa bile yaklaşmaması... kadına dair ilk insani duygusunu dizinin sonunda dinlediği "sana neden yavru geyik diyordum?" şeklindeki ses kaydını dinlerken görüyoruz, kadın "küçük bir kızken bir rengeyiği oyuncağım vardı, ona benziyordun, ondan dolayı sana böyle söylüyordum" diyor. işte burada anlatmaya başlamış nereden nereye geldiğini, ama adam hiç dinlememiş.

    bir kez "neden böyle oldun, ne yaşadın da bu hale geldin?" diye sormaması, bence adamın karakteri açısından büyük bir insani sorun. olayın bu kadar gerçek olmama ihtimalini benim açımdan güçlü biçimde düşündüren bir sorun.
  • martha'yı anlayabiliyoruz; hiç sevilmemiş bu hayatta, sevilme eksiğini severek kapatan insan modeli (annelerimizin çoğu böyle). peki donny? neden engellemiyor martha'yı? bas tuşa engelle, neden yapmıyor? neden kendisinden başkalarına da zarar verinceye kadar şikayet etmiyor? çünkü donny'de de 'sevilme'nin kardeşi olan 'beğenilme' eksiği var. donny, kız arkadaşının evinde kalan, barda çalışan, yaptığı işler beğenilmeyen hayatsız bir ezik. kendisini koşulsuz ve abartılı beğenen biri çıkınca da, taciz boyutuna kadar varsa bile onunla ruhunu doyuruyor. ben sebze ekerim baharla birlikte, topraktaki karışımda bir minerali vs. eksik koyarsam sebzede mutlaka gelişim geriliği olur. ya çiçek açmaz, ya çiçek meyveye dönmez, ya lezzetsiz olur... insan ruhu da işte öyle. her şeyden biraz biraz da olsa almalı. sosyal medyadaki 'like' dilenciliği bunu doyurmak için. koca koca insanlar niye her gün yaptığını, kendisini, giydiğini vs. paylaşıyor. normalde bize ne değil mi bundan? paylaşıyor çünkü doyurulması gereken bir beğenilme açlığı var. açlığı var çünkü gerçek yaşamında bunu tatmin edemiyor (örnek: sıvasız, eşyasız evlerdeki kızların yarı çıplak dans videoları çekmesi). ve ilginçtir bu beğenilme mide büyümesi gibi bir şey. mide büyüdüğü için sürekli fazlasını istiyorsun, fazlası geldikçe mide büyüyor. bir girdap gibi. girdabı tek durduracak gerçek hayat tatmini. doygun bir hayat yaşayanlarda bu beğenilme dilenciliği olmuyor. donny de birileri tarafından gerçekten beğenilmiş olsaydı martha'ya bu izni vermeyecekti

    not: uzun zaman sonra izlediğim en etkileyici dizi. bir gecede bitirdim
  • requiem for a dream'e uzaktan yakından benzemeyen dizidir
    içinde her uyuşturucu olan yapımı bu filme benzetmeyin arkadaşlar.
    requiem for a dream bir baş yapıttır. her film noir izleyicisinin ilk 50 filmden biridir.
    bu ise aptal , şanssız, çaresiz bir adamın uzatılmış sıradan bir hikayesidir.
    içip içip mezarlıkta sızan bir türkü evi şarkıcısından bile daha büyük drama çıkarılabilir.
36 entry daha
hesabın var mı? giriş yap