3 entry daha
  • tamamı şu şekilde olan bir ataol behramoğlu şiiri:

    bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra
    yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu
    yaz
    kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telaş
    gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
    düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
    bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! ey kaz kafalılar! ey sadrazam!
    sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda, sandviç yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz
    çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl bitebilir bir bombayla, nasıl kazanabilir o kirli adamlar
    uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü, temiz bir gömlek giyiyorum
    bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu hân-ı yağma
    ama yorgunum şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli bir pardesü
    kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde vietnamca şiir kitapları
    dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları
    bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda
    köprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürüyorum istasyona
    bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya
    insanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su
    ne yapsam... ne yapsam... her yerde bir hüzün tortusu
    alnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma
    ben de çocuktum, sevgililerim olacaktı elbette
    sinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi, her şey nasıl ölebilir, nasıl unutulur insan
    ey gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl tarlalar
    ne yapsam... ne yapsam... dekart okuyorum sonradan...
    sakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş çankaya'ya
    bir pazar, güneşli bir pazar, nasıl coşuyor yüreğim, nasıl karışıyorum insanlara
    bir çocuk bakıyor pencereden hülyalı kocaman gözlü nefis bir çocuk
    lermontov'un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi bakıyor sonra
    ben şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum, kuş sesleri geliyor kulağıma
    ben mütevazi bir şairim, sevgilim, her şey coşkulandırıyor beni
    sanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına
    bakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaşlarına, yüzünün oynamasına
    ey halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir ağlama
    ilençliyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal almaya
    ilençliyorum o laf kalabaklıklarını, kurumuş yürekleri, bireyin kurtuluşunu filan
    ilençliyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan
    uzun kış gecelerinden sonra kim bilir nasıl olur her şey
    uzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan
    durup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün izliyor
    arkadan
    yüreğim ipe sapa gelmez bir bahar göğü, türkçe bir yürek kısaca
    beklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı bir şeyler anlatıyorum sağda solda
    bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak kanatlarından merakla
    yürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların olduğu alanlara
    aklıma şiiri gelirdi o yaşlı amerikalının, sonbaharı anlatan şiiri
    çayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa
    böylece yeniden hazırlanıyorum bir coşkuya, yeniden sokaklara fırlamaya
    kendimi atmak için bir uçurumdan balıklama
    büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm filmlerden mi ne
    bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya
    anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla
    bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o yollar geliyor aklıma
    benzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun gibi tombul ve sıcak elleri
    uyurdum. bir de bakmışsın yeni bir film sinemada, şehirde yeni
    bir kız, kahvede yeni bir garson
    o üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda...
    şimdi ne var hüzünlenecek burda, nedir bu çatlatan yüreğimi bu
    telaş
    sanki yarın ölecek gibiyim, birazdan polisler gelecek ya da
    gelip alacaklar kitaplarımı, daktilomu, bu şiiri, sevgilimin fotoğrafını
    duvarda
    soracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder misiniz karakola
    dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları
    bir kız sessizce ölüyor, sessizce vietnam' da
    ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya
    uyanıyorum ağlayarak, bir gün mutlaka yeneceğiz!
    bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar, ey
    şeyhülislam!
    bir gün mutlaka yeneceğiz! bir gün mutlaka yeneceğiz! bunu söyleyeceğiz bin defa!
    sonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çoğaltacağız marşlarla
    ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda
    yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla
    yürüyeceğiz çoğala çoğala...
27 entry daha
hesabın var mı? giriş yap