245 entry daha
  • türkiye'de olması pek mümkün gözükmeyen hadisedir. işçi sınıfını yönlendirecek olan tüm oluşumlar patronlar ve sermaye tarafından ele geçirilmiş durumdayken bu beklenemezdi zaten.
  • mesai saatleri bitiminde gerçekleşen olaydır.

    insanları toplu olarak ele alan, bununla ilgili çıkarımlar ve varsayımlar yapan tüm düşünce biçimleri çöptür. işçi sınıfı diye bir şey yoktur. insan vardır ve her insanın kendine ait pek çok derdi, tasası, hayali vardır. herkes kendini kurtarmanın peşindedir ve böyle olması da son derece doğaldır. sınıfmış, zincirmiş, mücadeleymiş bunlar masaldır.
  • olmayacak olan. şu saatten sonra işçi sınıfı ancak ve ancak halay çekmeye ayağa kalkar. şayet polis barikatları olmazsa. birer birer kaybettiği hakları halay çekerek kutlayan işçi sınıfı. *
  • beyaz yakalılar için ; lavabo
    mavi yaka için ; otobüs,servis kuyruğu.
  • ne ayağa kalkması?
    yandaş sendikalardan istifa etsinler yeter!
  • (bkz: çabuk kalktı dikkat edersen)

    şu dönem için çok da mümkün görünmeyen durum.

    evet dünyada bir kriz var. fakat egemenler, sermayedarlar bu krizin sınıfsal tarafını çok iyi örtbas ediyorlar.

    solun hareket enerjisini üretme gücü uzun zamandır işçilerin elinde değil. işbirlikçi sendikalar, muhalif gibi görünen fakat düzenli olarak gaz alıp tepki kalibrasyonu yapan sosyal demokrat politikacılar, gazeteci, akademisyen, yazar çizer tayfası ve solu, sosyalist hareketi, ekonomik ve sınıfsal özünden ayırıp, salt özgürlük mücadelesine indirgeyen, kültürel çeşitlilik, cinsiyet eşitliği, lgbt hakları gibi konular etrafında dönüp durmasını sağlayan avrupa menşeli liboş sol durumu bu hale getirdi.

    üstüne üstlük bizim gibi dünyanın en sağcı ülkesinde, anne babalarının bile gerisinde kalacak kadar gerici, sisteme entegre, milliyetçi hamasetle hizaya getirilmiş bir genç jenerasyon ile yaşıyorsanız, bir işçi, emekçi, ezilen, sömürülen olarak ayağa kalkma şansınız maalesef çok az.

    ha dünyada bi şeyler olur. bizim gibi kitle kuyrukçusu bireylerden oluşan toplum, bir rüzgara kapılır, bi yere eklemlenir, belki o zaman bi şeyler olur.
  • türkiye'de işçi sınıfı yok ki ayağa kalksın. bizim ülkemizde sanayi devrimi benzeri bir olay yaşanmadığı için işçilerin kuşaklar boyu emek sömürüsüne karşı bilinçlenmesi de mümkün olmamıştır. türkiye, son otuz yılı saymazsak tam bir tarım toplumuydu ve şu an işçi sınıfı olarak tabir ettiğimiz kitle köylülükten devşirmedir. dolayısıyla suni bir üst yapı devrimiyle kendisine tanınmış hakların edinimi için mücadele etmemiştir.

    emile zola'nın “germinal” kitabını okuduğumda iki farklı topluma ait sınıfsal karşılaştırmayı daha net yapabilmiştim. yine vedat türkali'nin 68 kuşağını anlattığı “bir gün tek başına” adlı kitabında aynı durum farklı yönleriyle anlatılmıştı.

    sonuç olarak ne zaman kimlik siyasetini bırakıp sınıf siyaseti yapmayı başarırsak belki bu yönde bir değişim yaşanabilir.
  • bir üstteki yazar güzel ifade etmiş. insan bireysel ilişkilerinde emek verdiği, yatırım yaptığı hatta uğruna acı ve zorluk çektiği şeylere veya insanlara kıymet, anlam ve önem veriyor. insanın bu tabiatı gereği toplumsal ve sınıfsal alanda da aynı mekanizma işliyor. biz sanayi devrimi yaşamadık, işçi hakları için mücadele etmedik, kitlesel ölçüde kan ter gözyaşı dökmedik, bu nedenle işçi hakları ve sınıf bilincine sahip değiliz. yani o kalkan şey işçi sınıfı değil*.
  • zordur.
    önce yandaş sendikaların kucağından kalkılmalı
  • devrimler ellerini başkaları için taşın altına koymayı göze almış insanlar tarafından gerçekleştirilir. türkiye'de işçi sınıfı ayağa kalkmışsa muhtemelen odaya bir burjuva girmiştir.
34 entry daha
hesabın var mı? giriş yap