• benim en fazla dikkatimi çeken durum kimsenin işini ciddiye alarak, doğru düzgün yapmaması. 4 sene yurtdışında yaşadıktan sonra dönüş yaptım, ve ilk 2 ay filan nereye gitsem aklımdan geçen şey "lan bu insanlar nasıl kovulmuyor veya batmıyor?"

    birkaç örnek vereyim;
    - hastanenin acil bölümünde iki yaşlı teyze yatıyor. birine serum bağlı, diğerinin tansiyonu düşmüş. 3-4 tane hemşire var; ama ablalar koltukları çekmiş, çemberi kurmuş, bir ellerinde çay, diğer ellerinde telefon gırgır yapıyor. bir mercimek köfteleri eksik.
    abartmıyorum 40 dakika boyunca bu iki teyzeyi kontrol eden olmadı. serum takılı olanın serumu bitti, ben gittim söyledim de çıkarttılar. diğeri öyle yatıyor, öldü mü kaldı mı belli değil.

    - aras kargo'nun sitesinde araştırıp en yakın gözüken şubeye gidiyorum. öyle bir şube yok. aylar önce kapanmış. adamlar kendi sitelerindeki bilgileri güncellemiyor.

    - elektrikçiler sokağı gibi yan yana 30-40 tane elektrikçinin olduğu bir bölgede, dükkan çalışanına bir şey soruyorum. bir insan bu kadar davar olabilir. yüzüme bile bakmadan yarım ağızla siktir git der gibi cevap veriyor. ulan sığır, sorduğum şeyin aynısı muhtemelen yan mağazada da var, senin davar suratını çekeceğime gider oradan alırım. gerekirse nazik birini bulana kadar mağaza değiştiririm. hepsi yan yana zaten.

    - spor tesisine üye olmayı düşünüyorum. kahveciden kahve aldıktan sonra hemen yanındaki tesise bir uğrayıp ücret sorayım diyorum. acelem var, tesisi gezemem, sadece ücreti söyleyin diye de belirtiyorum. önce form doldurtuyor. sonra otur bekle diyor. yukarıdan bir hanım geliyor. benim alıp yukarı kata çıkartıyor. gezecek vaktim olmadığını tekrar söylüyorum. peki diyor. üst kattaki bir ofise gidiyoruz. ücretlerin euro cinsinden yazılı olduğu bir afişin arkasına türk lirası değerini yazıp uzatıyor. tamam sağol deyip kalkıp gidiyorum.
    bu süreç 15 dakika civarı. halbuki o afişi resepsiyonda sorana direk vermek 15 saniye.
    bir de üstüne şunu öğrendim, bu tesislere üye olunurken pazarlık yapılıyormuş. o yüzden ücret sorunca hemen vermiyorlarmış. adamlar milyon dolarlık tesis yapmış; ama üyelik sistemi kurbanlık koyun satış yöntemiyle işliyor.

    - markette tarihi geçmiş bir ürün görüp oradaki görevliye söylüyorum. adam paketleri topluyor. gözümün önünde eski etiketleri çıkarıp yenilerini yapıştırmaya başlıyor. (beğendik burası)

    - fırından ekmek filan alacağım. tezgahın arkasındaki elemana söylüyorum, 2 ekmek 5 simit neyse. adam verip şu kadar lira diyor. kasaya gidiyorum, şu kadarmış deyip parayı uzatıyorum. adam ne aldın diye tekrar soruyor. sonra sanki ben hesabı düşük söylemişim gibi bir ayak yapıp kendi tekrar hesaplıyor. bana ilk söylenen hesap doğru çıkıyor. ödeyip çıkıyorum.
    davar kardeş, sen kasada tekrar hesap yapacaksan, bir de bana yalancı muamelesi çekeceksen, ekmekleri veren eleman neden bana fiyatı söylüyor? sisteminizi sikeyim. burası yeni açılmış bir fırın da değil. 10-15 senedir açık.

    bunlar irili ufaklı hemen hemen her gün denk geldiğim durumlar.
    tamam kabul bazıları derdini sikeyim kategorisinde olabilir; ama kırk yılın başında olmuyor bunlar, her gün başıma geliyor.
  • 2 adet cok net fark ettigim sey var.

    -herkes herseyi biliyor. cok az bilgi ama sonsuz fikir var herkeste. soru sorma, arastirma, bir bilene danisma, dinleme falan sifir. kendi bindigi araba en mantiklisi, kendi tuttugu takim en iyisi digerleri cop, kendi sevgilisi iyi digerleri yaramaz, amele, apaci cok mealinde cumleler. surekli bir dedikodu ve birilerinin hakkinda konusma durumu...

    - ikincisi cok acayip. denedim, test ettim kac kere. mesela adama diyorsun ki benim basim agiriyor iste dun gece cok ictim ondan herhalde, olum o da bise mi lan gecen ben bir ictim basim catladi ortadan ikiye diyor. siklemiyor senin anlattigini, derdi kendi hikayesini anlatmakta.. hastayim diyorsun, olum bende cok hastayim oluyodum gecen gun diyor. lan dun bir kebapci kesfettim cok fena mezeleri var diyorsun, o degilde bizim orda bir kebapci var olay falan diyor. gecen beni fena siktiler desem, oo olum o da laf mi, beni zencinin biri sikti gotum icime kacti diyicek amk.
  • bankacilik sektoru delilerin elinde. belki sosyal bir programdir, insanlari istihdam yoluyla iyilestirmek icin bankacilik sektoru secilmistir, bilemiyorum.

    ilk farkettigim internet bankaciliginin pentagondan daha guvenli oldugu. lafin gelisi degil, pentagona is icin girmistim (ucuncu 5 yillik turkiyeyi bolme hamlesi tartisiliyordu, sagolsun davet etmisler, alcak bir sandalyeye oturttular) ama turkiyede internetten hesabima giremedim haftalarca.

    bir kere musterisi olunan bankanin internet bankaciligina internetten kayit olmak gibi cilgin fikirlere yer yok burada. subeye gidip oradan "actiracaksin". her hesaba denk gelen bir internet vanasi var herhalde, veznedarlar tek baslarina acamiyorlar, sen de bir el verirsen hep beraber asilip hallediyorsunuz.

    hayhay, subeye gidelim. gidemiyorsun oyle. acik degiller ki. duzinelerce ozel/yari-ozel banka var, hala gecen yuzyildan kalma mesai saatleri uygulaniyor. hangi ozel isyeri oglen 1 saat kepenk kapayip gider? zaten milletin isini gorebilecegi tek zaman ogle tatili. aksam da 5'te kapiyorlar. 8-9 senedir akademi disinda ozel sektordeyim, 5'te ciktigimi hatirlamiyorum (gerci ben oglen gidiyorum ise, pentagon da ogle namazindan once acilmaz).

    vallahi her sozlukcu bana 5 lira verirse gidip "acik banka" diye bir banka kuracagim, mesai 11-20 arasi, cuma geceleri de geceyarisina kadar muzikli, alkollu sanat galerisine donusecek subeler, isinizi keyifle gorursunuz.

    neyse gittik subeye, medeni ortamlar, calisanlar duzgun, sira numarasi aliniyor, kizlar teklif ediyor, guzel. ilk isim benim ben oldugumu kanitlamak. tecrubeli oldugum bir konu ama bu sefer kanitlayamadim, ilk turda elendim. trafikte polis durdursa gecerli olacak ehliyetle, yani olumcul bir araci turkiyenin heryerinde kullanmama izin veren ve polisin resmen tanidigi resimli bir evrakla, yurtdisindayken internetten evraksiz mevraksiz yaptigim isi yapamadim.

    cuzdana sigmayacak en kucuk boyutta ozenle tasarlanmis tc kimlik kartini alip tekrar dondum. ben benim ulan, bu sefer hakkaten benim! inandilar, ve akabinde bana bir dizi hexadecimal kod verdiler: kullanici adim, sifrem, internet bankaciligina ozel degistirilemeyen musteri no, cep telefonuma mesajla gelen baska bir sifre, kartimin pin numarasi, her seferinde cebime gelecek ayri bir sifre... ulan ne oluyoruz, alt tarafi hesabima bakip "bu ay da zengin olamadim, muhendislik yapacagima bir banka falan kurup ceo mu olsam" diye ic gecirecek eski bir musteriniz miyim, insanligin kurtulusu icin galaksideki tum cylon basestarlari ayni anda hack etmesi gereken bir direnisci miyim belli degil.

    neyse hallettik isleri, siteye girdik. artik bahamalara gidip, sahilden telefonumla o vadesiz hesap senin, bu yatirim fonu benim diye at kosturacagim gunleri sayarken, telefon numarasi degistirmek gibi bir hata ettim. "ne olacak, internetten degistiririm" dedim ve bankacilik sistemi bana guldu. eski sim kart bende olmasina ragmen, yani her turlu sifreyi alir, satar, bir berlin muzesinden asirdigim enigmaya sokup yeni sifreler uretir durumda olmama ragmen yine subeye gitmem gerekiyormus.

    bu isleri rayina oturttuktan kisa bir sure sonra kapida bir kurye, bana paketler uzatmis imzami istiyor. bankadan gelmis paket ama benim bankadan degil. hic konusmadigim, is yapmadigim bir banka, kuryeyle bana kartlar yollamis. herhalde bu memleketin adeti boyle, misafirperverlik derken kastedilen bu. ben de kirmamak icin imza attim ama benim imzam degil. (sonradan ogrendik ki bobrekleri bagislamisiz.. ama benim bobrekleri degil).

    hayir bir de imzayi atinca hesabin baslamis mi oluyor, oyle acayip bir katakulli de var. zaten o kart sozlesmesini okurken yarisinda sikildim, yirttim attim. yine kisa bir sure sonra (bu arada bu sureler sanirim bankacilik sektoru icin yillara tekabul ediyor olmali ki hakkimdaki herseyi ogreniyorlar gelir gelmez, adamlari overclock etmisler, bizler onlara agir cekimde yasiyor gibi gozukuyoruz) ansizin telefon caldi. zaten pek ansizin olmayan bir telefon calmasi olmuyor hayatimizda. bir hanim acti, bankadan ariyorlarmis, ama yine benim banka degil. kimin bankasiysa bunlar ciksin ortaya! onun bunun bankasi bos buldukca ariyor, alelacele adresimi istiyor. soruyorum ne oluyor, kimsiniz, hangi yildayiz diye, yine acele bir tonda bilmemne paketimi gondereceklerini ama adresimi bulamadiklari icin geciktigini, hemen simdi vermezsem cocuklarini keseceklerini anlatiyorlar. taktikleri ise yariyor, bos bulunup anlatiyorsun.

    iki gun sonra bir takim kartlar, sozlesmeler, vadeli hesap ozetleri geldi. hesap ozetleri ha, brosur filan degil. ulan ne oluyoruz? bir yanda internet hesabini internetten actirmayan arkaik kurallar var, bir yanda da bana 20 saniyelik bir telefon konusmasi sonucunda zorla ust segment bir kart gonderen (bu harcamalari oder miyim odemez miyim belli degil) ve ustune ona mukabil birer dolar ve tl hesaplari acan bir genislik, gonul bollugu. hesabi da kizilayda bir subede acmislar; ulan ben ankarada bile yasamiyorum.

    aradim iptal icin. olayi dahi aciklayamadim bana cok absurd geldiginden ama millet icin cok normal sanirim. niye istemiyorsunuz ki diyor adam. ust segment diyor. segment ne lan, yurtdisindan gelen benim, ust sinif diyemiyor musun? madem segment, "cancel everything" dedim. herseyi iptal, kulliyen iptal. ayrinti vermiyorum, iptal edilebilecek ne varsa sen ara bul, bitir. "herseyi mi" dedi saskinlikla. ben de diger hatta gary oldmani tutuyordum, aldim onu konusmaya, derdimi anlatmasini rica ettim, hayhay dedi, bankaciya dondu (telefonda konusurken dondu, tiyatro geleneginden geliyor adam) "evvvvveeeerrryyythiiiiiiiiiiiiiiing!!!!" diye durumu kibarca izah etti.

    pesimi birakmadilar. ariyorlar, 50 lira daha verelim hesabiniza koyalim, iptal olmasin. her dakka da gary oldmani cagiramiyorum ki, adamin da bir hayati var. "cagiririm bak" diye blof yapinca iptal ediyorlar. sonra tekrark. ulan iptal edilmis sey icin "boyle yaparsak iptal olmaz" diyebilir misin? iptali iptal edebilen, uzay-zamanin akisina aykiri bir bankacilik sektorumuz var. teorik fizik tatmin etmeyince kart satmakla mutlu olan bir grup insani yurtdisindan gelip de farketmemek mumkun degil
  • flu'luk.

    insan ilişkilerinden gönül işlerine, akademik kariyerden, okul hayatına, akrabalık ilişkilerinden dostluklara.. hiçbir şey net değil. ima usulü çalışan bir duygu/düşünce durumumuz var. kimse derdini açıkça söylemiyor. herkes 'o' anlasın peşinde. anlatmayı bilmiyoruz, anlamaya çabamız yok.

    ülke kocaman bir aşkı memnu seti. kapalı kapılar, yalan dolanlar, iftiralar, dedikodular, imalar en çok bu bak, imalar.

    kaş-göz yapmaktan canımız çıkacak, destur!!
  • insanlarin mutsuzlugu ve saygisizligi.
  • yurtdışı ile ilgili bir anı anlatıldığında kendisine hava atıldığını zannedip komplekse giren insancıklar.
  • salam sosis gibi et ürünleri kalitesinin çok düşük olduğu.
    pastaların çok kalitesiz ve lezettsiz olduğu.
    araba kullanırken yolların çok bozuk olduğu.
    gerek kamu gerekse özel sektörde kimsenin işini doğru düzgün yapmadığı.
    yasaların kanunların zayıf olduğu.
    toplumun bencil biribirine saygısız olduğu

    gerçekleridir.
  • koskoca bir ülkenin, 75 milyon vatandasinin nasil bir baski altinda yasadigi ve bunu farketmedikleridir farkedilen en aci sey.....
  • insanı üzen şeylerdir genelde... taa ki onca zaman sonra ilk defa türk yemeği yiyene kadar.
    sonra trafiğe çıkanca yine üzer sizi.. o ayrı mesele.
    sonra yine yemeğe oturursunuz, bir soslu dürüm, bir içliköfte.... mutlu olursunuz.
    sonra atm kuyruğunda arkanızda duran adamın omuzunuzun üzerinden neredeyse el gözeneklerinizi görebilecek kadar dibinize girdiğini görüp, yine üzülürsünüz...
    sonra bir tatlıcaya girip bir porsiyon baklava yersiniz... mutlu olursunuz
    tatlıcıdan çıkarken ayağınız parampinçik olan kaldırım taşlarına takılır, üzülürsünüz.
    ve bu gider böyle....
  • insanlarin barut ficisi seklinde dolanmalari. herkesin para yok,ekonomi kotu derken her evde 2011 2 adet arabaya sahip olmasi. hersey daha pahali olmasina ragmen herkesten once herseye sahip olmaya calisan bir suru insan gormek.
    kimsenin sira bekleme huyunun olmamasi, aptala yatip onunuze gecmeye calisanlar. 2 seritlik yolun aslinda 3 araba icin yapildigi, 27-28 yasin evde kalma yasi oldugu, finansal ozgurluk daha yokken 50bin liraya dugun yapma hevesi. asiri derecede ve acik irkcilik. acik acik baska kultur ve kokenden gelen hakkinda tanimadan konusmak. sifir tolerans.

    ama bunun disinda hizmet sektorunde paraniz oldugunda dunyanin hicbir yerinde alamayacaginiz seviyede hizmet verilmesi, is gucunun inanilmaz ucuza satilmasi, baska ulkelerde yilda yuzbin dolar kazanilan islerin burda asgari ucretin biraz ustunde degerlendirilmesi.
hesabın var mı? giriş yap