• insan gibi davranması, insani karaktere sahip olması.

    insanlar gibi kıskanıyor, kızıyor, acıyor, merhamet ediyor, öç alıyor, tuzak kuruyor, seviyor, affediyor, hesap tutuyor, ödüllendiriyor...

    hani "bak bu tanrı" demeden anlatsan, liseli bir ergenden bahsedildiğini zannedersin.

    haa bir de cinsiyetçi...
  • "hristiyanlıkta cehennemin simgesi, ateştir. çok tanrılı dinlerde, yine ateştir. islamda da ateştir. hintliler için de cehennem, alevlerdir. dinler açısından bakıldığında tanrı; sanki sadece insan pişiren bir ızgara kebapçısıdır"

    (bkz: victor hugo)
  • tanrının varlığına delil olabilecek tek özelliğidir.

    orta doğu'da her yıl milyonlarca çocuk; tanrıya inanmazsa cehennemde kızgın ateşlerde türlü işkencelere maruz kalacağı korkusuyla travma yaşatılarak müritleştirilir. bu durum, çocuk 2-3 yaşlarından itibaren başlar ve büyüyünceye kadar her gün hatta günde 5-6 vakit defalarca kez tekrar edilerek, çocuğun zihni esir alınıncaya kadar devam ettirilir. daha sonra çocuk büyüdüğünde ona sorulur: tanrıya inanıyor musun? o saatten sonra hayır cevabını almanız mümkün değildir.

    orta doğu inançlarında tanrının itibar gören tek özelliği korkutucu özelliğidir ve bu özellik sayesinde travma yaşatılan çocuklar ömür boyu esir alınmıştır. hayatları boyunca hep bu korkuyla yaşarlar. tek başına uyurken, gece karanlıkta yürürken hep o çocukluk travmaları gelir akıllarına. uçak düşmeden önce yine o korkuya sarılmaları imana gelmelerinden değildir, 3-4 yaşında yaşadıklarları travmanın etkisidir. ancak, tanrıya bu özelliği bağışlayan "şark kurnazları" bunu tanrının varlığına delil olarak gösterirler. çünkü tanrının güvendikleri ve inandıkları tek özelliği, korkunç şeyler yapabilecek olmasıdır.

    tanrının merhameti, sevgisi, adaleti sadece kutsal kitaplarında sayfa doldursun diye vardır. bunlara ait dünyada hiçbir delil bulamazsınız. bu insanların hiçbirinin gözünde tanrının merhametini, adaletini, sevgisini göremezsiniz.

    çünkü tüm inançları, zihinlerinin ve hatıralarının ulaşamayacakları kadar derinliğindeki travmatik korkularından ibarettir. dolayısıyla tanrı onlar için sadece korkudur.
  • adaletsiz olması. bir ihtimal ölmüş olması.

    hani sizin o her çocuğun rızkını veren allahınız var ya... onca çocuğun hayatının sikilmesini görmezden geldi.

    ve hala şu ortamda ayetlerden çıkarımlar yapmaya çalışıyorsunuz.

    şimdi okkalı küfürler saydıracağım, ondan sonra ya en az 1 ay çaylak edileceğim ya komple uçurulacağım ya da mahkemelik olacağım... neyse susuyorum ben!

    edit: bir takım şizofren ruh hastaları özelden "sınav bu sınav" diye zırvalıyor. ne biçim sınav lan bu? hiçbir çocuğa eşit yapılmıyor bu sınav. kimisi sefa içindeyken kimisi de savaşa, kıtlığa, hastalığa, istismara maruz kalıyor? öbür dünyada mükafatını alacak falan diyorlar buna da. siz cidden eğitilmezsiniz! kafayı yemişsiniz lan!
  • (bkz: çarpılma travması)
    (bkz: göz akının kaynayarak akması)
    (bkz: yakılarak öldürülüp tekrar diriltilmek)
    (bkz: anlık olarak sürekli işkence ile öldürülmek)

    müslüman olan kişinin psikolojisinin normal olması mümkün değildir benim düşünceme göre.

    mahmut hoca dahi bunca yük ve işkence korkusu yerine hiç doğmamış olmayı tercih ederdim diyor. yaşadıklarına bir nevi zulüm diyor.

    --- spoiler ---

    değerli kardeşimiz,

    cehennem azabı, sadece ateş değildir. birçok azap çeşitleri vardır; birkaçı şöyledir:

    1. soğukla azap,

    2. yılan, akrep gibi hayvanların sokması,

    3. başına topuzlarla vurmak,

    4. aç bırakmak,

    5. zakkum yedirerek bağırsakları parçalamak,

    6. vücutları büyültülerek azabın şiddetlendirilmesi,

    7. irinli su içirmek,

    8. gayya kuyusuna atmak,

    9. uçurumlardan yuvarlamak,

    10. zifiri karanlıkta azap,

    11. büyük azap veren pis kokulara maruz bırakmak,

    12. azapların, her gün katlanarak çoğaltılması,

    13. sonsuza kadar azap edilmesi.

    --- spoiler ---

    https://sorularlaislamiyet.com/…plar-nelerdir-0?amp

    https://dergipark.org.tr/…load/article-file/2582323

    edit: https://www.islamiokul.com/…kaid/ahiretgunu/018.htm
  • birisi hakkında "allah korkusu yok " sözünde ifadesini bulan niteliktir.

    aynı durumda neden "allah sevgisi yok" ibaresi kullanılmaz; düşündürücüdür.

    insanlar korku ile daha kolay hizaya getirildiğinden mi acaba?
  • evren ilahi isimlerin yansımalarından oluşmuştur. her isim diğerine bir had ve limit çektiği için de ortaya saat gibi çalışan muazzam bir düzen çıkmıştır.

    söz gelimi rahmân esması ayrım gözetmeden tüm mahlukatı nimetlere boğmak ister. rahıym esması da ayrıca müminlere sınırsız şefkat etmek ister. ancak hakîm(hikmetle iş gören) esması bunları durdurur ve "kullara öyle sınırsızca ihsan etmek olmaz. dünya bir eğitim yurdudur. eğitim esnasında ceza da gerekir ödül de" der.

    müntakim(intikam alıcı) esması tüm suçluları anında cezalandırmak ister. kahhar(kahredici, yok edici) esması tüm zalimleri tek anda imha etmek ister vs...

    ancak hakîm esması evvel ve ahir esmalarını çağırır. onlar kimi cezaları ve olayları geciktirir veya erteler; kimilerini de öne alır.

    bu anlatılanlar sadece denizden bir katredir. evrende binlerce esmanın hüküm sürdüğünü göz önüne alırsak, nasıl devasa bir düzenle(devlet-i âliye) ve denge ile karşı karşıya olduğumuzu belki bir parçacık da olsa anlayabiliriz.

    evrende öylesine kusursuz işleyen bir düzen vardır ki, bir toz zerresi, bir bakteri bile o işleyen düzenin kurallarından kaçıp kurtulamaz(mesela kütle çekim kanunu, toz zerresi için de geçerlidir koca bir gezegen için de...). bir bakteri haddini aşsa, derhal sistem harekete geçer ve ona haddini bildirir. zira her düzen(temel bir kural olarak) kendine gelen etkiyi nötrleyecek şekilde reaksiyonda bulunur.

    düzen hem makro planda hem de mikro planda aynı şekilde işler. küçük şeyleri önemsememe, insandaki memeli beyninden kaynaklanan çarpık bir düşüncedir; çünkü memeliler cüssece kendinden küçük mahlukattan korkmazlar; büyüklerden ise kaçarlar. bu durum mahlukun acziyetinden veya limitli gücünden kaynaklanmaktadır. mutlak ve kusursuz kudret için ise küçük-büyük, makro-mikro farkı söz konusu olamamaktadır.

    söz konusu çarpık algı yüzünden pek çok kimse, "koskoca allah'ın işi mi yok da evrenin ücra bir köşesindeki insan denen canlının işleri ile uğraşsın" der.

    bu yargıdaki bir diğer ağır kusur da esma mertebesinin hakkını vermeden direkt zat mertebesine sıçramış olmaktır. esma mertebesi ve onun tezahürü olan evrende işleyen düzen idrak edilmeden zat mertebesine çıkılırsa, o zaman kişinin zihninde hayali, hatta karikatürize bir tanrı imajı belirir. ondan sonra artık zincirleme reaksiyon halinde mesnetsiz çok acaip inançlar ortalığa saçılmaya başlar. gerçekte ise zat mertebesine çıkıldığında, ortada artık başka bir varlık kalmaz; her şey biter; ne sen kalırsın ne de alem. orada tekten başkası bulunmaz ve o mertebe tanımsızdır.

    o yüzden "allah'ın zatını değil mahlukatını tefekkür ediniz" denmiştir.

    evet eskiler haddini aşana, "allah'tan kork" derlermiş. yani "evrende öylesine bir düzen işlemektedir ki, kişi ne yaparsa kendine aynıyla iade edilmektedir. iyilik yapana, iyiliği kat kat geri döner. zulmedene de kötü filleri aynen iade edilir. ona göre ayağını denk al" demeye getirirlermiş.
  • inanırken, sadece düşünmek bile korkutuyordu. yalnızken mesela, yapayalnızken, evde tek başıma yalnızken aklıma geldiğinde inanılmaz korkuyordum. sanki ondan bir işaret gelecek, bir tıkırtı, bir pıtırtı olacak gibi geliyordu. veya yalvararak ağlayarak dua ettiğimde bir şefkat yeli beni okşayacak da yine öyle bir işaret alacağım zannederdim. yani bunu peygamberlere verilen işaretler gibi düşünmeyelim. bir şeyler görünecek veya bana bir şeyler dokunacak gibi korkuyordum.

    inanınca haliyle yarattığı yazılan cinlere ve meleklere de inanıyorsun. ne yazıyor? iki omzunda her zaman birer melek vardır. biri sevapları yazar, biri günahları. cin diye varlıklar vardır ve biz onları görmeyiz ancak var olduklarına inanırız çünkü onlara inanmak imanın şartlarındandır. reddemezsin. zaten inanınca onlar da mantıksız gelmiyor, onlara da inanıyorsun.

    hani der ya islamda allah, korkma allah her zaman yanındadır. işte yanımda her zaman benim göremediğim metafizik bir şeyin olması inanılmaz korkutucu geliyordu. tek başıma evde kaldığımda özellikle gece yarısı muhakkak cinlerin varlığı aklıma geliyordu. cinler her yerdeydi. belki de o an benim yanımda oturuyordu, nereden bileyim? hadi diyelim o anlık cinler yoktu ama kesin olarak iki omzumda birer melek vardı. her daim metafizik, görmediğim bir şeyler vardı yanımda. şunun korkunçluğuna bakın.

    inanmadıktan sonra da tüy gibi hafifledim. hiçbir şeyden korkmama gerek kalmamıştı; zarar verme ihtimali olan kriminal insanlar, doğal afetler ve kazalar hariç.

    insanlar, inanmaya başladıktan sonra huzura erdim, der. bende tam tersi, inanmamaya başladıktan sonra huzura erdim.

    olmayan şeyleri kadere bağlayıp kendini yıpratmıyorsun da hem. olmuyorsa olmadığı için olmuyordur. bunun üzerinden ilahi bir ağlaklık çıkarmaya gerek yok. maddi, somut koşullara bakmak lazım.
  • sınamak için milyarlarca ruh yaratıp onları akıl almaz acılarla, hastalıklarla, felaketlerle, açlıkla, kimi zaman da üç yaşındaki bir bebeğin tecavüz edilip öldürüldükten sonra satırla doğranarak yakılması şeklinde evlat acısıyla imtihan etmesi.

    evet, sorarlarsa tanrı çok merhametlidir dersiniz.
hesabın var mı? giriş yap