• bir çuval dolusu vardı bunlardan bende. iş kamyonundan polis arabasına, sirkinden at arabalı kovboylarına kadar bir sürü. sonra büyüdük ve dağıttık (kafama sıçayım) sağa sola.
    yıllar sonra çok alakasız bir yerde görmemle üstüne atlamam bir oldu. tek adamlı setler yapmışlar. 5 tane aldım. iki tane şövalye, 2 tane gladyatör, 1 tane itfaiyeci.

    eski ve yeni arasında kıyas yapmak istedim. bir kere yeni adamların saçlar çıkınca gözler gitmiyor. gözler ayrıca dışardan boyalı. yeni adamların elleri bilekten dönüyor. ayaklar aynı kütük, ama eller daha kullanışlı. hatırlarsınız, eski adamların kafa ve bacaklar içerden bağlıydı. boyun aşağıya doğru ince devam ederdi ve bacakların üzerindeki beyaz plastik şeyin arasına girerdi (çıtık!) yeni adamlarda kafayı çektim çektim gelmedi. muhtemelen başka şekilde bağladılar. çok da abanmadım ama. kırılırsa bunu kaldıramam. tabi kalite artmış onu söylemeye gerek yok. dur biraz daha bakayım oyuncaklarıma. oh mis gibi duruyorlar beşi yanyana.
    kutunun içinden çıkan kitapçıkta diğer setlerle ilgili resimler var. muhtemelen playmobilin internet sitesinde de vardır. yeni setlerin büyük kısmını çok beğenmedim açıkçası. basit ve sevimli değil, karmaşık ve soğuk olmuş. ama mesela bir roma ordusu var, başta atlı arabanın üstünde imparator arkada 20 tane falan roma askeri, aksesuarlar kıyafetler, ağzımın suyu aktı. kazık kadar adam oldum, reset atıp başa dönme gayretine girdim, küçükadamlarla oynuyorum..
  • abimle benim yegane, en kıymetli, en eğlenceli oyuncaklarimizdi. oyuncakları babam almazdi genelde annem hic kırmaz alırdı bize. bu da her ay koca bi setini aldığı muhtesem seylerdi. cok da pahaliydi ii hatırlıyorum, bizim sitede acaip zengin komşular bile onlardan almaya kiyamiyodu cocuklarına.
    hala evimizde sakliyo annem, gözümüz gibi, özene bezene oynadık onunla senelerce. sadece kutuları yıprandı.
    fotolarını çekip çekip eklemeyi bile istedim simdi de efkarlandim en fenasindan.
    uzay aracı vardı, astronot kıyafeti; kızılderililer bileklerinde beyaz tüyler, kafalarında tüyler ( tüy dediğime bakmayın bilen bilir beyaz plastik taç kıvamında gecirmelik aksesuar) oklar, yaylar, kovboy arabası, atlar, en gzl set de buydu sanırım, kucuk kucuk silahlar, atların eyerleri, kovboyların bellerine silahların geçirildiği adını bilmediğim bana gore kemer olan şeyler, kucuk kucuk bardaklar (kupalar) orkestra vardı mesela. keman, viyolonsel, kravatlar, notaların konduğu düzenek ( sehpa diyelim). en buyuk dokunulmazlarim en temiz çağlarımın arkadaşları ya bu adamlar. başlığı aramak aklıma geldi kimler ne yazmış diye bakmak istedim, okudukça o halının üstünde bayılarak oynadığımız gunler geldi gözümün önüne. taa 5-6 yaslarım. annem benim ii ki var ya. olm ben ne gzl saydiriyodum millete, bi başlıkla darma duman oldum.
    (bkz: durduk yere adamin aq başliklar)
  • gelmi$ gecmi$ en iyi erkek cocuk oyuncaklaridir bunlar bence. her karne doneminde 1-2 set alinirdi bana. iyi ogrenci olmanin ekmegini yedigim tek hediyesel tezahurdur bunlar bende.
    lakin hicbir zaman kuzey kalesi alamadik pahali diye. hala ukte icimde, ah ah...
  • cocuklugumuzdan geri kalan en guzel $ey. kizilderili, orkestra, arabali trafik ekibi, sirk, kovboy olanlari vardi bende. kuzey kalesi yoktu. dokunmayin ezigim.
    (bkz: kucuklugunde kuzey kalesi olmayanlar dernegi)
  • saclari da cikabilirdi bunlarin, sonra elimizde kafatasi bos cukur bir kafa kalirdi, ama saclari ayni zamanda gozlerini olusturdugu icin gozleri de iptal olurdu ozaman... acinir kapanir kucuk sari cantalari ellerine takip cikarma gibi ufak haz veren detaylar yasatirdi, arabalari da vardi cok guzel, favorim hastane kitinde bulunan turuncu ameliyat masasidir birsuru oynar doner girer cikar kisimlari mevcuttu, ayakkabilari kaybolurdu bide cok kolay.
  • hayatımda en çok sevmiş, gönülden bağlanmış olduğum oyuncaklardı bunlar. öyle ki kuzey kalesi adını duyduğumda bile içim bir acayip oluyor. kahverengi, uçları sivri, birbirine bağlanmış kütükler şekilde kale duvarları ve şimdi uydurmadıysam gözcü kulesine benzer bir şeyi bile vardı bu çılgın oyuncakların. her çeşidine deli oluyordum ama en çok atlarını severdim. böyle boş gözleri, kısa kıvrık kuyrukları, plastik kısa yeleleri vardı bu atların, teey tey... bir arkadaşımdan da siyah atını yürütmüştüm galiba, neyse.
    insanın hayalgücüne nasıl bir etki yapıyorduysa bu mini mekanikler, ben sanki hayatımın o döneminde hakikaten kovboydum, kızılderililerle savaştım, ya da zaman zaman kızılderili şefiydim.
    minicik su bidonları bile vardı bunların, kızılderili aksesuarlarından bahsetmeyeyim bile.

    yazdıkça hatırlıyorum, hatırladıkça yazasım geliyor, şuracığa kuzey kalesini kurup oynayasım geliyor. deli derler valla bu yaşta insana.
  • kovboy, doktor ve inşaat setleriyle çocukluk günlerimi fethetmiş süper oyuncaklardı bunlar. en büyük derdim yürüyememeleriydi galiba. at arabalarını aldıramadığım için içime ukte olmuş, karton kutuları yapıştırıp boyayarak atlarının arkasına bağlamıştım. bir öğretmen çocuğu olarak setlerine de** asla sahip olamamış, alınan başka "inşaat setleriyle" bunlara ev filan yapmıştım, ama benim yaptığım hiç bir şey vitrinlerde görüp dudaklarımın kenetlenmesine neden olan o büyük kutulardaki resimleri çağrıştırmıyordu bile. az mı gözyaşı dökmüştüm lego ve bunlar için...
  • her karne doneminde bir seri edindigim hala sakladigim oyuncaklarim dreamania gibi. mavi kutular icinde satilir, kutunun yanlarinda diger serilerin de fotolari olurdu. bu kutularin kenarlarina hayran hayran bakilip, "-bir sonra hangi seriyi istesem?" diye du$unulurdu.
    (bkz: hey gidi gunler)
    atmi$ olmak istemem ama uretici firma galiba "pilsan" idi.
  • birçoğumuzun çocukluk döneminde başında saatlerimizi geçirdiğimiz oyuncaklar. bir dönem çocuklarının hayal gücünün gelişmesindeki yeri yadsınamaz, zira sonradan çıkan gi joe'lar gibi janjanlı değillerdi belki ama o sıradanlıkları çocukları hayal güçlerini çalıştırmaya itiyordu. hatta yeterli miktarda sete sahip olanlar bir back to the future tadı yakalayıp polis arabasını kuzey kalesi'nin içine koyar, kızılderililere karşı savunmada son koz olarak kullanırlardı*. bir de turuncu gülleleri olan topları vardı setlerin. yaylı bir sistem geri çekilir, bırakıldığında içine konan mermiyi fırlatırdı. uzun süre oynama sonucunda 9/10 isabet oranı yakalamak mümkündü. oyun oynayacak yaşı geçtiğinizde* anne tarafından kutulara doldurulup küçük çocuğu olan eşe dosta dağıtılırlardı malesef...

    (bkz: anılara dalmak)
  • eşek kadar adam olmama rağmen hala atamadığım oyuncaklarımdır. eskiden her bir adamın isimlerini ayrı ayrı bilirdim, hepsinin ayrı karakterleri olduğunu düşünürdüm. onlarla ilgili bir fotoroman veya animasyon yapmaksa hala gündemimde olan projeler. mini mekanikleri her zaman legolardan daha çok severdim, nedense daha samimi gelirlerdi bana. legoları biraz kendini beğenmiş bulurdum. küçükken en çok oynadığım oyuncaklarım kesinlikle onlardı, ikinci sırada ise kağıttan kurbağalar vardı.
hesabın var mı? giriş yap