102 entry daha
  • barok, rönesans sanatına bir başkaldırıdır. sanat akımları, çağlarındaki olaylar neticesinde ortaya çıkmıştır, hepsinin zemininde bir fikir vardır. rönesans'taki hâkim akımın derdi, insanları sağduyu ve dengeye davet etmektedir, bu yüzden ressamlar çizgilere, heykaltıraşlar keskinliğe, mimarlar simetriye oldukça fazla önem vermişlerdir. hümanizmi o kadar yüceltmişlerdir ki, tüm sanatlarının öznesini insan yapmışlardır. bu özneyi de akıl ve sağduyu ile birlikte işlemişlerdir. bunun sebebi de kilise'nin geçmişteki uygulamalarıdır. kilise aklı dışlamış, insanları sadece diğer dünyaya bakmaya zorlamış, keyfi bir şekilde insanların canlarını ve mallarını ellerinden almış, dini de tüm bunlar için bir araç olarak kullanmıştır. işte rönesans'ın temelinde de kilise'nin bu faaliyetlerine karşı sundukları hümanizm ve akıl vardır. rönesans dönemindeki hakim sanat anlayışı olan klasisizm akımının ögelerini dikkatle incelediğimiz zaman da bunları ve bunlara ek olarak dengeyi görürüz. o dönemden kalma tablo, heykel ve binalara baktığımız zaman kusursuzluk kaygısını görmemizin sebebi de budur zaten. özetle, klasisizm, kilise'nin sebep olduğu dine dayalı korku ve kaos ortamını; ölçü, akıl ve hümanistik ögelerle sanatta yok etmeye çalışmıştır.

    17. yüzyılda ise avrupa bunalıma girmiştir. bunun sebeplerinden en önemlisi otuz yıl savaşları'dır. tüm avrupa, bu savaşla çalkalanmıştır, insanlar güvenlik kaygısı duymaya başlamışlardır; rönesans'ın sloganlarından birisi olan carpe diem'den vazgeçip stoacıların memento mori, yani "ölümünü hatırla" anlayışına yönelmeye başlamışlardır. bu da rönesans ile kaybolan diğer dünya anlayışının tekrardan dirilmesine sebep olmuştur. bunun etkisi çok geçmeden sanat alanında da etkisini göstermiş; klasiklerin aşırı ölçülü olma kaygısı, sıkı kuralcılığı, katı akılcılığı sebebiyle insana hayal gücü bırakmaması yeni bir akımı ortaya çıkarmıştır. bu akım, portekizcede biçimsiz inci anlamına gelen barrocco kelimesinden esinlenilmiş olan barok akımıdır. barok, rönesans anlayışına başkaldırıdır. buradan da anlayabileceğimiz gibi sanatın yegâne öznesinin insan olmadığını, düzensizliğin ve zıtlıkların yadsınamayacağı, bu yüzden de "ideal(kusursuz; olması gereken)" şeylerin bu dünyada mümkün olmadığını savunmuşlardır. bu yüzden ölçüyü dışlamışlar, zıtlıkları yansıtmaya çalışmışlar, hayal gücünü ön plana çıkarmışlardır. bir barok tablosunu incelediğimiz zaman bitmemişlik hissini yaşamamızın en önemli sebeplerinden birisi de izleyenin hayal gücünü harekete geçirme kaygısıdır. antonio vivaldi veya johann sebastian bach'ın müziğini dinlediğimiz zaman da bu hissi yaşamamızın sebebi budur, le quattro stagioni'de ritmler arasındaki zıtlık bunu yansıtır.

    diğer dünyaya önem veren, insanın hayal gücüne hitap eden barok akımının aydınlanma döneminde bitmesi de tesadüf değildir. çünkü bu sefer bilim ve pozitivizmin nüveleri ortaya çıkmıştır. hiçbir akım sebepsiz yere, aniden ortaya çıkmış değildir; hepsinin mantıklı bir açıklaması ve dayandığı olaylar zinciri muhakkak vardır. işte barok'a karşı tepki olan neo-klasisizmin temelinde de aydınlanma felsefesi vardır.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap