26196 entry daha
  • kravatlı şehir
  • şu sıralar güneşin doğuşu ve batışı esnasında, birbiriyle dedikodu yaparak uçan kırlangıçlara evsahipliği yapan şehir.

    mayıs ayında hep güzeldir ankara; hem güneşe hem de yağmura doyarsın.
    iğde çiçekleri ve güller açar, dalları erik basar vs. ama bu kuşlar ayrı bir huzur veriyor insana.

    iyi ki varlar, canlarım benim.
  • 2 ay önce ayrilirken, ulus'taki yht kapisinin önüne çikan metro yuruyen merdivenleri çalişmiyordu.
    hem de yukari çikan diyorum bak..
    elimizde bavulla helak olduk bilmem kac metre dik yurutülmeyen , sadece adı yürüyen merdiven olan merdiveni tirmanirken.
    dünde , ulus yht'de inip metro ile kizilay'a geldiğimizde, sürprizzz..
    yukariya cikan yuruyen merdivenlerin teki calişmiyordu.
    bilmem kaç kat yukari bavulla tirmandik merdiveni.
    hiç bir kattaki yukari cikan yürüyen merdiven calismiyordu.
    ayip be size...
    yht hattina baglanan metro kullanicisinin elinde daima bavul, canta , yükü olur.
    bu ne vicdanisizlik?
    engelliyle, yaşliyla, elinde bavulu, yükü olanla, koltuk değneği ile yürüyenle, taksiye verecek parasi olmayanla, hamileyle, kucaginda bebesi olanla empati yapmanin nesi bu kadar zor?
    konuya kim bakiyorsa.
    taksilerle mi ortaksiniz?
    yht ve aştiye metro var ama yürüyen merdivenin illa bi tarafi, standart kapali diye , illa taksi mi kullan diyorsunuz?
    nitekim başarmişsiniz.
    önünde metro olan yht'nin cikisinda güzelim havada taksi kuyruklari vardi. metronun yürüyen merdivenleri yürütülmediği için.
  • geçenlerde arkadaş, o meşhur roller coaster tipi binanın önünden geçerken "bu bina niye kaydırak gibi la" dedi. ankara'nın özeti bu arkadaştır net. şaşıracak hiçbir şey yok şehirde 30 yılın sonunda buna şaşırabiliyor insan..
  • aldım biletimi çok şükür
  • şehir devasa ve kaba bir köy. içi davar dolu. kırmızı ışığı kimse sallamıyor. belediye otobüsü dahi kırmızıda geçiyor, yaya geçidi üzerinde duruyor. böylesi ne istanbul ne izmir'de var. anadolu'nun göbeğinde olmanın etkisi.

    daha demin sağ kapımı alıp götürüyordu ben yavaş yavaş hareketlenmişken ona yanan kırmızı ışığı sallamayan 7 serisi bir bmw. 10 milyon üzeri parayı arabaya verebilir konuma gelebilen aşağılık davarların doluştuğu şehir ankara.

    polisi, avukatı, savcısı hepsi salmış. muhtemelen onlar da kırmızıda geçip makas atıyorlardır.

    cehaletin kutlandığı, davarların kendini bir şey sandığı ülkenin başkenti de doğal olarak davarlığın başkenti oluyor.
  • gelecek 30 yılımın burada geçmesi kuvvetle muhtemel ve ben daha ilk günden gönlümü hoş edecek, ruhumu teskin edecek, pelikan hüznüyle yürüyecek bir yer bulmakta zorlanıyorum..geleceği, olmayı bekleyen her şeyin potansiyel mezarlığı gibi gören kişiyi bezginlik beklemektedir diyor üstad, sanırım durum tam olarak bu..
  • bu şehri kaldırsınlar ya da ismini değiştirsinler.ya da tokat a baglasınlar.
  • hayatımda gördüğüm ennnn boktan şehir. van bile daha güzel. hep düşünürdüm bu ankaralıların ankara güzellemesini, ankara’ya neden böyle hayran olduklarını. şimdi buldum. çünkü başka çareleri yok. o kadar siktiri boktan bir yer ki seviyormuş bayılıyormuş gibi yapıyorlar. yoksa kafayı yiyip her gün intihar etmeyi düşünecekler. kendilerini kandırmaca yani.
    bi de buradaki herkes bana yalaka gibi geliyor. geneli memur olduğu için ölçülü davranışlar, tek tip insanlar. esnafı bile esnaf gibi değil. herkes emekli müdür yardımcısı sıkıcılığında.
  • dogdugum, büyüdügüm ve cok özledigim sehir. ankarayi orada dogup büyümeyen kimse sevmez. ben ankaradan ilk olarak üniversite icin ayrilmistim. oradanda is mevzulari falan derken istanbula tabii mecburen.

    o zamandan sonra söyle bi 8-10 yil ankaraya gitmedim. daha sonra bi evrak isi icin mecburen gittim. ankarada cocukluk arkadaslarimdan baska kimse kalmadi tabii. aradim dedim geliyorum ben. evrak isini hallettikten sonra hemen bulustuk. sagolsunlar hepsi islerinden izin almislardi benim icin. calismayan 1-2 zibidi haric tabi. sabah erkendi daha papazin bagina gittik, kalabaligiz 2 semaver aldik güzel bi kahvalti yaptik.

    dediler ne yapalim ne istersin? dedim haci gezelim. kizilaya kurtulusa gidelim, ordan mahalleye gecelim. bizim ruhumuz fakir oldugu ve hepimiz cebecili oldugumuz icin bahceliye falan gitmedik. kizilayda, dolastik. ömrümün hali sahasinda gectigi kurtulus parkina gittik. baktim kizilayda avm falan acilmis, gidelim sen seversin dediler. siktirin lan dedim ne isimiz var avm de. deli gibi dolastik. karanfil de konurda gezerken o sokaklarin her kösesi evim gibiydi. o kadar tarif edilemez bi mutluluk yasadim ki anlatamam.

    mahalleye gittik cok degismis tabii. ama kabataslak ayni. bazi agaclar hala duruyo. her apartmanin ön bahcesine girdim ciktim. 30 yil önce misket oynadigimiz her yere ayaklarimla bastim. ankaranin kokusunu icime cektim. sanki ömrüme bir yil daha ekledim.

    sonuc olarak, kimse pek sevmese de, simdi binlerce kilometre uzakta olsam da memleket baska bisey. orda dogum orda büyüdüm ve kesin orda ölcem.
hesabın var mı? giriş yap