11131 entry daha
  • ben çocuklarımın gözünün içine bakarken bir yerlerde acı çeken çocuklar olması.
  • otuzlu yaşlar artık başlıyor.
  • fakir bir çocukluk geçirdiğimi çok detaylandırmadan daha önce yazmıştım. ama orada eksik bir şeyler vardı.

    anlatacağım şey, hayata dair ne kadar iç burkan detaylar bilmiyorum ancak, benim yunus emre uludağ olmamda etkisi çok büyük şeyler. aile, bir çocuğun, bir insanın yetişkinlikte kim olduğunu belirleyen en önemli, en büyük, en kritik şey. bakış açın ve düşüncen tamamen aile temelli oluyor. hatta hislerini bile derinden etkiliyor. bugün tanıdığım en sabırlı 2. insan olmamın tek sebebi sadece genetik olarak annemden bana sabrın aktarılışı değildi. aynı zamanda annemi her zaman çok sabırlı, çok fedakar, çok vefakar görmem, fakirlik, ailemin hiçbir ferdinin efendiliğini ve istifini dışarıya karşı hiçbir zaman bozmamasıydı. onlardan gördüğüm ne varsa aldım.

    fakir bir aileydik ama babam hiçbir zaman eve haram bir lokma getirmedi. onun çalışmadığı dönemlerde sırasıyla annem, ablam ve abim çalıştı. hiçbiri de haram para kazanmadı. bugüne kadar aileme ait ne bir ev, ne bir araba, ne bir yazlık, ne de bunun gibi alınması kolay olmayan herhangi pahalı bir malvarlığımız, (babam bir çok kere motor almıştı, onu unutmayayım) pahalı hobilerimiz olmadı ancak bu ailemin hak yemesine sebep olmadı. hatta biri babama yasadışı iş teklif etmiş, babam kabul etmemiş.

    ailem misafirliğe pek gitmezdi. bize de misafirliğe gelen pek olmazdı. fakirlik de bir etmendi bunda ama başka sebepleri de vardı. insanlarla pek anlaşamıyorduk. benzer dünya görüşlerimiz yoktu. eğlenceli insanlar değildik. içe dönük, sessiz, biraz da fakirlikten dolayı istenmeyen bir aileydik. ailemin hiçbir ferdi hayatı boyunca mahkeme yüzü görmemiştir. suçtan, şiddetten, kötülükten, ahlaksızlıktan çok uzaktık.

    insanlar patır patır kredi çekip istediği her eşyayı alırken, para harcarken, bu paraları yerken, babam hiç kredi çekmedi. annem krediye karşıydı. faiz ödemenin dinen yanlış olduğunu düşünüyordu. bu yüzden annem ve biz çirkin evlerde, çirkin koltuklarda, eski ve yetersiz ev eşyalarıyla oturduk ama krediye, faize bulaşmadık. sonra insanlar kredilerini ödeyemeyince "nerede devlet" diye haberlere çıkıyordu. ödeyemeyeceksen neden çekiyorsun?

    annem dünyada tanıdığım en iffetli kadındır. biri görür diye balkona bile çıkmaz, bir erkekle tek başına bir yerde durmaz, bazen bir kahvehanenin önünden bile geçmezdi.

    aynı zamanda aydınlık bir kadındı. yıllar önce bana "keşke böyle bir icat yapılsa" diye anlattığı bir hayali yıllar sonra gerçekleşti.

    zeki ve ileri görüşlü bir insandı. 2009 yılında komşuya bedava zaman gazetesi geliyordu. kızı üniversiteye gidecekti. annem fetö'den kuşku duyuyordu. annem komşuya gidip "yarın öbür gün bunlar kıza üniversite okuduğu için sorun çıkartır, gazete almayın bir daha" dedi. bir daha da o gazete onlara gelmedi. kızı da üniversiteye gitti. amerikan hastanesi'nde çalıştı. şuan abd'de hemşirelik yapıyor.

    biz çok sağ duyulu, hassas, ince, düşünceli insanlar olduk hep. fakirlik bu erdemlerimizi perçinledi. bence bu hayatta sadece fakirliğin öğrettiği özel manevi ve ahlaki şeyler var. fakirlik, tevazunun, nezaketin, sakinliğin, sağduyunun hepsini birden öğretiyor insana. fakirlik bana çok şey öğretti.
  • yara iyileşse bile izler kalır
    o izler sana her zaman yarayı hatırlatır...
  • geçer inş
  • senin gözünden sakındığının başkaları tarafından tek tek rencide edile edile sikilmesi.
    hatta döndürüp döndürüp sikilmesi.
    sana da acısı kalır, dersin kirpiğine kim yaş değdirdi adres ver dünyayı yakayım. meeeh
  • dün şöyle bir entry yazmıştım. bugün bu yazdığımdan utandım. ekpss’de görevliydim bu sabah. hayatta en önemli değerin sağlık olduğunu sınava giren adayları gördükçe bir kez daha anladım. elinin, kolunun tutması, her işi tek başına yapabilmek, kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gitmek hayattaki en büyük nimet ve de şükür sebebi. insan kaybetmeden bilmiyor hiçbir şeyin değerini. finansal özgürlük ve maddi güç elbette önemli lakin sağlığımız yerinde olmadıktan sonra her şey anlamını yitiriyor bu fani, geçici, yalan dünyada.
  • büyük annem yalnız yaşayan 85 yaşında bi kadındı. ananemlerin, büyük teyzemlerin evi falan da yakındı, aynı mahalledelerdi. yemeklerini, temizliğini hep onlar yapar, yaptırırdı. yaşlılık işte, çok inatçıydı, kimsenin evine gitmez, kimsede kalmazdı. büyük dede evinde öl diye vasiyet etmiş, kimseyi yorma. o da kimseye yük olamam ben derdi, kimseyi rahatsız etmem. öyle de oldu gerçekten. ne saçma. kim senden rahatsız olacaktı canım benim.
    kalp krizi geçirmeden birkaç gün önce midesi ağrımış. doktorlara göre zaten o zaman da bi atak geçirmiş ama farkında değilmiş. karnım ağrıyor üşüttüm diye havluyu ütüleyip karnına sarmak istemiş. ütü yaparken de kolunu baya yakmış. zaten son zamanlarında iki adım yürüyünce yorulan, zar-zor hareket eden biriydi. cenazede fark etmişler, kolunda kocaman bir yanık izi. bunu duyduğumda öldüğünü öğrendiğim andan daha çok canım yanmıştı. kim bilir ne kadar yalnızdı, ne kadar canı yandı, nasıl çaresizdi. yazarken bile burnumun direği sızladı şimdi. pamuk ananem, umarım çook güzel, ışıklı bir yerdesindir. seni çok seviyorum.
15 entry daha
hesabın var mı? giriş yap