hesabın var mı? giriş yap

  • fakir kaldın çünkü denemedin, risk almadın sürünüyorsun, işine mutluluktan zıplayarak gitmiyorsan hemen şimdi istifa et, sevdiğin işi yapmıyorsan hiç çalışma daha iyi (taş yiyebilirsin mesela, yeter ki sevmediğin işi yapıp kendini yorma) vs gibi yabancı kişisel gelişimcilerden alıp burada akıl vermeye çalışanlar kendilerini bu sözlerin çıktığı ülkelerde yaşadıklarını zannediyorlar veya sosyal medya koçu olup kolay para kazanma derdindeler. insanlar zaten mutsuz, çalışıp emeklerinin karşılığını alamıyorlar, ekonomide para pul olmuş şu durumda boyle akıl veren cümlelerin kimseye faydası yok hatta “acaba ben mi beceriksizim? yoksa ben yeteri kadar cesur olmadığım için mi para kazanamıyorum? korkusu işleyip insanları daha da mutsuz etmekten baska bir seye yaramaz.

    hakkaniyetin olduğu, küçük bir pozisyondan bile başladığın bir yerde ceo pozisyonuna gelebildiğin, küçük bir girişimde bile çok satabilecek bir pazara sahip bir ülkede olsan en azından işsizlik maaşıyla veya part time bir işle standartın altında( bizdeki standartlarla karıştırmayın, insani koşulların altı demiyorum) biraz yaşar ve denersin. risk almak tamamen karakterle alakalı bir davranış biçimidir ve her ülkede boyle insanlar vardır. cogu da istediği basarıları elde edip para kazandıktan sonra bile risk almaya devam ederler. yukarıdaki gibi bir ülkedeyse bu insanlar aptallık degil cesaret ornegi olurlar.

    ayrıca herkes iyi koşullarda yaşamayı hak etmek için risk almak, sıfırdan bir şeyler uretmek, cok super bir fikir bulmak zorunda degil. fakirlik hiçbir zaman kişinin kendisinden kaynaklanmaz, bu içinde yaşadığı ülkenin sorunudur.

  • cahil insanların karşısındakiyle fikri münakaşaya giremeyeceğini anladığı noktada hakarete başvurmasının bir örneğini gördüğümüz, ayardan ziyade cahilliği ortaya çıkaran bir ifade.

  • -üreticinin bile ilk maddeye koyduğu kol ağrısı için entry girmek.
    -neredeyse herkeste gözlemlenen kırgınlık, ağrı, ateş için entry girmek.
    -öncelik grubunda olmanın bir manası varmış gibi entry girmek.

    aynı şeyler yüzlerce kez yazıldığı halde aynı şeyi tekrar, tekrar, tekrar yazmak. bıkmamak, yine yazmak.

  • menekşe:ihsan bey,kuzenim için 3000 dolar lazım, siz verir misiniz?
    ihsan:ona o parayı ancak bir hıyar verir...
    menekşe:yani veriyosunuz!...

  • bir hesap acip, arsivinizdeki plaklar icin burada bir koleksiyon veri tabani olusturabiliyorsunuz. bunun icin yapmaniz gereken elinizdeki plagi sitede bulup koleksiyonunuza eklemek. sadece grup ve albüm olarak degil; basim yili, seri numarasi, ülkesi gibi ayrimlara kadar inebiliyorsunuz. crate digger isimli bir ios uygulamasi ile de discogs'da olusturdugunuz tüm arsivi ve wantlist'i iphone, ipod veya ipad'inizle senkronize edebiliyorsunuz. böylece tüm arsiviniz elinizin altinda oluyor ve biryerde bir plak gördügünüzde sizde olup olmadigindan veya hangi basiminin oldugundan emin oluyorsunuz.

  • oynadığı 8 yıllık dönemde kadıkoy'de oynadığımız yaklaşık 140 maçta fenerbahçe yalnızca 5 mağlubiyet almıştır. bu mağlubiyetler de 2-0'dan 3-2 kaybettiğimiz bursa maçı ve 3-4'lük beşiktaş maçı gibi, alex'in efsane oynadığı efsanevi maçlardır, geri kalanlar da şampiyonluğu garantilediğimiz maçlardır. bu dönemde bir de aghahowa'lı kayserispor'a 4-1 yenilmiştik kadıkoy'de, şimdi araştırdım o maçta da alex oynamamış :)

    ve yıllarca bize ayak bağı olduktan sonra, nihayet alex gittikten sonraki sürece baktığımızda fenerbahçe, kadıköy'de oynadığı son 7 lig maçında 3 mağlubiyet 1 beraberlik almış. özetle :

    (bkz: nasıl koydu aykut kocaman)

  • eylül - lige çok iyi başladık, bu sene kesin şampiyonuz

    ekim - avrupa'da en az yarı final görürüz,

    kasım - türkiye kupası bizim için gereksiz, ligde fikstür avantajımız var.

    aralık - devre arasında kesin bir sol bek almalıyız yoksa şampiyonluk zora girer.

    ocak - ikinci torbadan çek bir kolay takım, finale koşalım.

    şubat - takım revire döndü, bu kadar şansızlık olmaz. beşiktaş kanseri rerörörö.

    mart - lig bizim için önemli değil, avrupa'da üst turlar için uğraşmalıyız.

    nisan - bu takımdan zaten avrupa'da başarı beklemek hayaldi, futbolcuların birçoğu yollanmalı.

    mayıs - dünya futbolu için çok fazla şerefliyiz ama hala daha önümüzdeki sezon için ümidimiz var.

  • o önlükler zaten komple sorunsaldı. sadece yaka iliği değil yani. o yaka ilikleri genelde tenefüsteki sınıf maçlarında kopardı. tebeşir izi de kolay çıkmazdı o önlükten. maçlardan önce arkamıza tebeşirle numara yazardık futbolcu hesabı 1 den 11 e kadar, derse girmeden önce de hesapta temizlerdik ama tahtaya kalkanın arkasında inceden yine numaralar gözükürdü. benım arkamda 3 yazıyordu öğretmen görmüştü solbek tahtaya demişti.

  • an itibarıyla yarışan kız, kndisine "nerede çalışıyorsunuz istanbul'da mı?" sorusu sorulduğunda, nefes dahi almadan:

    "dunyanın en büyük demir çelik firmasında muhasebe yapıyorum." dedi.
    beklediği soru buymuş demek ki.
    cevabına da çalışmış kızcağız, hazirlanmis.

    egona saglık bebeyim.

  • yine ayşe arman'la röportaj yapmış. "iklim farkındalığı" yaratmak istediği şu yeni şarkısıyla ve doğayla ilgili konuşmuş yine.

    tüm yazı bodrum'da teknesinde geçiren kendisi değilmiş gibi, denizi olabildiğine kirleten değilmiş gibi, eşinin denize işerken fotoğrafı yokmuş gibi "çevreci".

    çocuğuna uygun ana okulu bulamayıp "bari ben açayım" deyip milleti silkelememiş gibi de "halkçı"

    10 reklamdan 7-8 tanesinin müziğini kendisi yapmamış, piyasayı domine etmemiş gibi de "eşitlikçi"

    pandemide millet ekonomik zorluklar içinde çabalarken, bu durumu "koza içindeyim gibi düşündüm, kelebek gibi çıkayım kozadan" dememiş gibi de "akıl hocası"

    nefret ediyorum böyle halktan kopuk yaşayıp, halka akıl veren "elitist" insanlardan.

    ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol ya da hiç sesini çıkarma, fikir yürütme de ne olduğun ortaya çıkmasın.

    edit : röportaj yorumlarında da bayağı giydirmişler. neyse ki samimiyetsizliğini anlayanlar çoğunlukta

    ayşe arman'ın nil röportajı

    edit : yahu şu denize işemekle ilgili ne kadar mesaj geldi, bunun neresi yanlış diye. arkadaşlar, yanlış olan direkt tekneden denize işemek. yoksa ben de yüzerken çok sıkıştıysam ve etrafta da kimse yoksa elbette denize işedim. ikinci önemli nokta da, nil ve familyası gibi "kelebek, böcek, koza, doğa, saygı, deniz, toprak...vs" diyip, böyle birşey yapmak. umursamaz davranışlar, şımarıklık, yaparım kimse karışamaz tavrı ve sonrasında da işte bu samimiyetsiz konuşmalar.