hesabın var mı? giriş yap

  • çocukların üstünde basınç testi, hadım etme, soğuğa ne kadar dayanıyolar , ilaç testi gibi deneyler yapmıştır. hatta abarıp göz rengi değiştirmek için çocukların gözlerine bazı kimyasallar enjekte etmiştir.eğer cehennem var ise en dibinde olmasını istediğim insanlardan biridir.

  • insan hakları ve özgürlükler konusunda birbiriyle yarışan ülkeler.

    islamofobik olduğumun ortaya çıkmasından çok korktuğum için, aşağıdaki muhteşem listeye girmeye hak kazanan ülkelerin tamamının islam ülkesi olduğunu vurgulayamıyorum ne yazık ki.

    liste şu şekilde:

    --- alıntı ---

    1-suudi arabistan
    2-yemen
    3-iran
    4-afganistan
    5-pakistan
    6-katar
    7-birleşik arap emirlikleri
    8-maldivler
    9-malezya
    10-sudan
    11-moritanya
    12-somali
    13-nijerya.

    evet, bu 13 ülkede ateist olmak idam sebebidir.

    bu 13 ülkenin ortak bir yönü vardır, hepsi müslüman ülkelerdir.

    --- alıntı ---

    edit:

    mesajlardan gelen bilgileri ekliyorum

    fas'ta da 5 ay hapis cezası var. gambiya'da aynı şekilde idam söz konusu. nijerya'nın islam ülkesi olduğu konusunda mutabakat yok.

    edit:

    bu da bonus:

    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/@anarsist devlet memuru)

    edit

    biraz daha ayrıntı için

    (bkz: #49012386)

    edit

    nijerya ile ilgili mesaj yağmuru devam ediyor. aktarıyorum bazılarını; ülkede eyalet sistemi mevcut, bazı eyaletlerde şer'i yönetim var.

  • insanin sayisal loto'nun ne kadar gereksiz bir $ey oldugunu idrak etmesini saglayan bir olasiliktir. zira o hafta sayisalda cikan rakamlarla 1 2 3 4 5 6'nin cikmasi arasinda olasilik farki yoktur. 1 2 3 4 5 6'nin "imkansizligi" bizim aslinda sayisal'dan para kazanmanin imkansizligini idrak etme $eklimizdir.

    tebrikler. (bkz: sayisal bolum bitti sozel bolume geciniz)

  • isvec'te gercek yuzdesinde alkol alabileceginiz tek mekan.

    system bolaget devlet tekelinde olup bir gece klübüne ya da bara gitmediginiz surece alkol alabileceginiz tek mekandir. supermarketlerde sadece bira, cider gibi icecekler satilir ki bunlar da en fazla 2.5-3.5 arasinda degisen yuzdelerde alkol icerir.

    buradan alkol almak da o kadar kolay degildir. oncelikle bircok system bolaget'te numara alip siraya girmeniz gerekmekte. bu esnada vitrindeki ickileri cama yapisarak seyreder, numaralarini alirsiniz. eger ki gec kalmadiysaniz, ki system hafta ici 19da, c.tesileri 15te kapanir (pazarlari calismiyoz), 15-20 dakikalik sancili bir cuma aksami bekleyisinden sonra siraniz gelmistir. meshur yesil system bolaget torbanizi alir ve evinizin yolunu tutarsiniz. bu noktadan sonra gece saat 11de biraniz bitince yapacak hicbir sey kalmamistir...

    system bolaget'in yegane iyi yani size cok genis secenekler sunmasidir. bircok ulkeden gelen onlarca cesit ickiyi bulmak mumkundur. adami alkolik yapar.

  • önce şunu söyleyeyim; şeker, yani bildiğiniz şeker pancarından veya şeker kamışından yapılan şeker ile glikoz şurubu arasında "sağlık" açısından bir fark bulunmaz.

    şeker, insanın beslenme diyetine "yaygın" olarak gireli şunun şurasında 100 yıl dahi olmadı. daha öncesinde şeker sadece zenginlerin ve şanslı bir azınlığın "lüks"ü idi. dolayısıyla insan vücudu şeker tabanlı bir beslenme için gerekli evrimsel altyapıya sahip değildir.

    daha açık ifade edersek, bilim insanlarının söylediği gibi; "eğer şeker bugün icad edilseydi (evet, şeker bir icattır), tıpkı sigara gibi zehir olduğu gerekçesiyle yasaklanırdı"...

    yani öyle glikoz şurubu içermeyen içecekler içtiğinizde sağlığınızı korumuyorsunuz. yediğiniz her şeker vücudunuzu zehirliyor. buna, bildiğiniz en doğal çiçek özlerinden üretilmiş olan "bal" da dahil... arı balı sağlıklıdır, doğaldır diye, her gün kaşık kaşık yemek dangalaklıktır. bal dahi az ve öz tüketilmelidir.

    gelelim glikoz şurubuna:

    şekerin formülü bellidir. evet, şeker kimyasal bir maddedir, fruktoz ve glukoz'un belli oranda karışımından oluşur. bildiğiniz kristal şeker de, glikoz şurubu da tümüyle aynıdır. sadece üretim şekilleri farklıdır fakat ortaya çıkan madde kimyasal olarak birebir aynı şeydir.

    tekrarlayayım: şeker pancarından elde edilen ve "doğal" sandığınız şeker ile glikoz şurubu arasında kimyasal açıdan hiç ama hiçbir fark yoktur.

    peki itiraz niye?

    glikoz şurubunun üretim prosesi sırasında "daha sağlıksız" bir ortamın kullanıldığını mı düşünüyorsunuz? yahut, glikoz şurubunun içine daha farklı "kanserojen" maddelerin karıştığını mı? hayır, böyle bir şey de yok, bu işin standartları bellidir... kaldı ki, sıradan şeker de aynı üretim proseslerinden geçip "katkı" maddeleriyle üretilir.

    sadede geleyim:

    şeker yemeyin olm. şekerli şey tüketmeyin. doğal şekermiş! doğal şeker diye bir şey yok, hepsi şeker pancarı üreticilerin yalanları. şekeri ha mısırdan yapmışsın, ha pancardan. aynı bok... hepsi kimyasal bunların...

    not:
    meyve yiyin. ihtiyacının olan tüm şeker herhangi bir elmanın veya üzümün içinde mevcut. fazlasına insanın ihtiyacı yok...

  • yine de halka fazla güvenip coşmayın dediğim sonuçlardır.insanlar yolsuzluk,haksızlık,talan,kötü yönetim,atatürk karşıtı siyaset olduğu için değil cebine az para girdiği için akpden vazgeçiyor benim bu insanlara güvenim yok.

  • öğrencilik hayatım boyunca, bilinçaltıma hep "kötü" anılar işlemiş öğretmen tipi, zâlım.

    eveeeeeet çocuklar, hadi birbirimizi tanıyalım. önce ben kendimi tanıtayım. adım alfa, soyadım beta. gama yıldır bu mesleği sürdürmekteyim. önümüzdeki bu bir yıl boyunca sizlerin epsilon bilgisi dersine gireceğim. umarım güzel bir eğitim-öğretim yılı olur.

    ben kendimi tanıttım, şimdi sıra sizde. ehi.* isim-soyad ve anne-baba mesleğini söyleyin. sağ baştan başla canım. (gözlüğün üzerinden bakmak sûretiyle parmağı ile kendisine göre sınıfın sol yanını işaret eder.)

    küçükken tabi insan anlamıyor, bu anne-baba mesleği söyletme merasiminin nedenini. sorunun altında yatan psikoloji, "öğrenciyi tanımaya çalışma çabası" olarak görülebiliyor ufağıken. fakat bu amatör eylemin sonuçları, öğrencilerde derin izler bırakıyor.

    +adım delta, soyadım zeta. babam çiftçi, annem ev hanımı.
    -evet çocuğum sen devam et.
    +adım ita, soyadım teta. babam mali müşavir, annem öğretmen.
    -aa, ne öğretmeni, nerede çalışıyor?
    +yota ilk öğretim okulunda, kappa bilgisi öğretmeni, örtmenim.
    -tamam yavrum sen devam et.
    +adım lamda, soyadım omikron. babam vefat etti, annem ev hanımı...

    bu muhtemel diyalogtan sonra, sınıf sessizliğe bürünür. "muhtemel"dir çünkü, her sınıfta anne veya babası vefa etmiş bir çocuğun olma ihtimali vardır. olaya sadece ölüm sertliği ile bakmayalım. her sınıfta, toplum normları tarafından "utanılcak" algısı oluşturan bir mesleği olan anne veya babaya sahip öğrenci olabilir. çocuk yaşta alın teri ile kazanılan paranın önemli olduğu, mesleğin çağrıştırdığı imgenin önemli olmadığını başkalarına anlatamayabilirsin. gerçi bunu başkalarına anlatmaya çalışmaya gerek yoktur fakat bu idrake varabilmek çocukken gerçekleşmeyebilir.

    yeni öğretmen ya da hocayla tanışılcak her sene başı zulümdür bu çocuklara. yetmezmiş gibi o gün ilk dersine giren tüm öğretmenler, sınıftaki öğrencilere anne-baba mesleklerini söyletir. bu yetim-öksüz çocuklara bu acıyı neden yaşatır bu öğretmenler?

    acaba, sınıfta "arkası" güçlü öğrenci var mı diye kontrol etme çabası mıdır bu? yoksa veliler toplantısında mesleğini bildiğiniz ebeveyne, usulüne göre hareket edebilme ön hazırlığı mıdır bu?

    iyi niyetli yaklaşayım bir de. sınıfta durumu iyi olmayan öğrencileri bulup onlara yardım edebilme ya da ona göre davranabilmek için yapılan bir tarama mıdır bu? eğer öyleyse, neden bu fecaat tüm sınıfın gözleri önünde gerçekleştirilmektedir?

    bu sorunun, çocuk ve sınıf psikolojisi üzerine etkileri detaylıca düşülümelidir. fosilleşmiş öğretmenlere belki durumun izhanı tebliğ edemeyiz fakat daha yetiştireceği yüzlerce-binlerce öğrenci olan genç öğretmenlerimiz, bu tehlikeyi idrak etmeliler.