ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sabrina gonzalez pasterski
-
1993 doğumlu fizikçi. mit'ten 5.00 [en yüksek] not ortalamasıyla mezun oldu. dediğine göre bugüne kadar hiç erkek arkadaşı olmamış, sigara ve alkol içmemiş. şu an harvard'da lisansüstü öğrencisi.
rus kadar güzel türk kızı
-
müge sürülecek akıl yok kimsede.
muğla'da teknesi olanların yasaktan muaf olması
-
vatan barışta zenginlerin, savaşta fakirlerindir.
yozgat üniversitesi sosyoloji'nin boş kalması
-
yozgat'ta moleküler biyoloji isimli bir bölüm olmasından daha şaşırtıcı değil. pratik derslerde kuzu kesiyorlar sanırım.
trendyol'da satılan tuhaf nesne
-
half life oyununda olur olmadık yerlerden çıkıp irkilmenize sebep olan yaratığın bir de peluş oyuncağını yapmışlar. alınacaksa da yanında mutlaka levye sipariş edilmeli.
otobüs yolculuğu sırasında sinir eden olaylar
-
istanbula üniversite kaydı için yola çıkmıştık.
bir iki kişiydik, saf ve iyi yürekli baba kız.
biz sandık ki istanbulun adı geçse metropol olur en dandik köy bile.
gittik bilet aldık şimdi adını vermek istemediğim için takma isim olarak gerçek koyun adını vereceğim şirkertten.
bende bir heyecan bir heyecan. babam da kızının üniversiteyi kazanmış olmasına bağlı olarak koltukları kabarmış bir vaziyette turgut özalımsı geziniyor.
geldi bizim otobüs; ön camda dev bir çatlak!
ama biz iki sevgi kuşu, biz iki polyanna sevdalısı -olsun- dedik, vardır bir bildikleri.
camdan ölen olmamış ki?
sonra yolcular gelmeye başladı.
biz babamla şöför arkası ikinci sıradayız.
tam vaktinden yirmi dakika sonra çalıştı otobüs.
biz iki pıtırcık sevindik buna zira sabahın 6' sında ne yapacaktık istanbul' da. en azından 6.30 da ineriz dedik.
yolculuğun 15. dakikası ön iki koltuktaki takribi 280 yaşındaki teyze ve amca ben-gal ya da öyle bir adı olan kokusu burun delen kremlerden şakır şakır sürmeye başladılar.
insanın kolu kopsa bu kremi koklayacağıma acısını çekerim dedirtecek bir kremdi.
ve bu olay istanbula varasıya kadar 15 dakika aralarla devam etti.
olsun, biz iki neşe pınarı herşeyin başı sağlık diyenlerdendik.
sonra arka ikilideki takribi 180 yaşlarındaki amca ve teyze kocaman bir çuvaldan haşlanmış mısır çıkardılar ve toplamda 7 dişle bunu yemeye başladılar.
biz tabi ki emekçi ve emekçinin emekçiliğinden gurur duyan kızı olarak, ağız şapırdatmadan tiksinmezdik.
her nekadar çıkan sesler istanbula kadar devam etse de..
sonra en ön diğer ikili koltukta oturan 32 yaşındaki adam ayağa kalktı ve 65 yaşlarındaki annesine;
- benim ercanla arkadaşlığıma karışma, ben seviyorum ercanı
diye bağırmaya başladı.
sonra höykürerek ağladı. tükürük ve sümükleri krem süren amcanın keline yapıştı.
annesi adamı,pipisini çakmakla yakmakla tehdit etti.
babam bana -sen bakma- dedi.
sonra adam otobüsün vitesine saldırdı. şöför ani bir frenle otobüsü savurttu.
adama eti cin verdiler 4 tane, sustu. -yarım saat kadar.
sonra tekrar annesine bağırmaya başladı:
-sana arabayı durdur dediim. altıma işettirdin beniiiiiii.
otobüsü sağa çektik. valizden adama temiz don çıkarıp giydirdiler.
ama artık otobüs çiş, mısır ve tarifsiz bir krem kokuyordu.
olsundu ama, herkesin başına gelir ayıplamamak lazımdı.
babam ki o bir gurur abidesi, kokudan kusacak gibi olunca muavine ; susurluk' a ne zaman varacağız dedi.
muavin ise; -allah bilir beyamca- dedi.
muavin 60 babam ise 45 yaşındaydı.
ama olsun biz iki pempe gönüllü bunu olgunluğa dair bir iltifat olarak aldık.
sonra mola yerinde bir çorbaya iki iskender parası verdik. ama anısı oldu, olsun.
yolda ön cam patladı. zaten 6,30 da erken bir varış saati idi. bursa otogarına kadar biraz üşüdüm ve korktum ama tecrübe de böyle kazanılımış diye üzülmedik.
yalova feribotunda, ercan seven ve altına işeyen adam kayboldu.
tüm feribotun aranıp adamın buşlunması 1 saat sürdü. yine altına yapmıştı ve yedek kıyafeti kalmamıştı.
artık valizden çıkardıkları annesine ait füzo ile oturmaktaydı.
biz 11.00 sularında otogara indik. kaydımızı 14,00' de yaptırdık.
kalacak yerimiz yoktu. taksimde gezip akşam otobüsü ile dönecektik.
taksim çok güzeldi, inci profitrol nefisti.
babam bana şampiyondan midye aldı.
sonra yazıhanelere gidip bilet aramaya başladık, biz, iki sevgi kelebeği.
maalesef bilet bulunamıyordu çünkü okul kayıtları başlamıştı.
sadece gerçek koyun seyahatte arka dörtlü boştu.
babam, bir beyaz mimoza, bir muzaffer komutan anıtı, dedi ki;
-hay .mına koyyim böyle işin.....
erdoğan ima etsin hemen istifamı veririm
-
(bkz: abi beni sik)
metroda gelen trenin önüne itilmekten korkmak
-
çoğu kişide olduğuna inanmak istediğim korku çeşidi. bende de mevcut tabii ki. eğer en önde duruyorsam sarı çizginin gerisinde yanlamasına durup ağırlığımı içeri doğru veriyorum ki itilme kakılma gibi bir durum olursa dengemi kaybetmeyeyim.
hafif şizofrenlik iyidir hem, aklı dinç tutar.
seni aldattım diyen sevgiliye söylenecek ilk söz
-
muhasebeye git çıkışını yapsınlar.
suzan sabancı'nın florida parti paylaşımı
-
ciddi ciddi zengin kesimin toplum sorunlarını düşüneceğine, üzüleceğine ve yas tutacağına ihtimal verenler var.
çok iyi niyetlisiniz bu dünya için.
edit: (bkz: deprem bölgesindeki yetişkin bezi ihtiyaci)
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
13 yaşındaki ege liseye hazırlık kursuna gitmektense evde oturup gta oynamayı tercih etmektedir ama bu düşüncesini doğrudan paylaşmak da işine gelmez...
ege: selamün aleyküm mübarek!
romica: aleyküm selam oğlum, "kursta bizi sınavlara hazırlamak yerine dinle beynimizi yıkıyorlar" algısı yaratma planını anlıyor ve yaratıcılığına şapka çıkarıyorum ama işe yaramıyor...
ege: sümme haşa!