ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yüz nakli yapıp da sinüzite çare bulamamak
-
işte modern tıp dediğimiz olay budur. millet sümüğünün içinde boğulur sikleyen olmaz, ama birinin yüzünü diğerine nakledince timsah yürüyüşü yaparlar.
yüz nakletmeyin demiyorum. onu da yapın. ama bi öncelik bi adap vardır. otrivinle motrivinle geçiyor ömrümüz. milyonların sorunudur bu arkadaşım. işin içinde sümük var diye mi girmiyorsunuz bu işe? derdiniz nedir? millet kafasına fön makinası tutuyo lan. sümükler nefese yol açsın diye çörek otu yağını burnuna damlatan var. kafasına kuşak saran mı dersin, burnunu geceden mandallayan mı dersin... bu sktimin hastalığına hala bi çare bulunamadıysa bu işin içinde ya rotschild ve rockefeller ailesi vardır ya da doktorların basiretsizliği. seçin birini.
sayın yolcularımız lütfen ahlak kurallarına uyun
-
(bkz: sayın yolcularımız lütfen öpüşmeyin)
(bkz: sayın yolcularımız sevgilinizin elini bırakın)
(bkz: sayın yolcularımız o etek ne öyle hiç giymeseydiniz)
(bkz: ooo sayın yolcularımız manita yapmışsınız)
johann wolfgang von goethe
-
''daha az konuşup daha çok çizmeliyiz. kişisel olarak konuşmayı tamamen reddetmeyi ve tıpkı organik doğanın yaptığı gibi söyleyeceğim her şeyi çizimlerle ifade etmeyi isterdim. şu incir ağacı, şu küçük yılan, pencere pervazımdaki sessizce geleceğini bekleyen koza, bunların hepsi önemli işaretlerdir. bunların anlamlarını doğru olarak çözmeyi başarabilen bir insan kısa süre sonra yazılı veya sözlü kelamdan tamamen vazgeçebilecek duruma gelecektir. üzerine düşündükçe, konuşmada öylesine boş, bayağı ve hatta(söylemeye kışkırtılıyorum) züppece bir şey buluyorum; sanki insan doğanın ciddiyeti ve suskunluğu karşısında, yalnız bir kayanın karşısında veya yaşlı tepelerin ıssızlığı içinde hissettiği türden bir dehşet yaşamaktadır!''
der orta yaşlarındayken ve çok fazla konuştuğumuzdan yakınır
.
tek günlük resmi tatilin yarattığı cumartesi hissi
-
lirik şiirdir.
bugün 23 nisan,
neşe doluyor insan.
resmi tatil diye cumartesi sanma
çünkü bugün çarşamba.
yayılma yıllık izindeymiş gibi bre davar,
yarın kol gibi mesai var.
richard kuklinski
-
new jersey eyaletinde yasamis olan (halen orada cezaevinde) ve 100'den fazla kisiyi oldurdugunu soyleyen kiralik katil. takma adi ise the iceman. 1980'lerde yakalandigindan beri hbo tarafindan 2 kere roportaj yapilmis ve bunlar da belgesel olarak sunulmus. farkli yollardan cinayet islemis ve ozellikle siyanuru oldukca efektif kullanmis. hakkinda yapilan belgeseller gercekten cok etkileyici zira su anda bunu yazmamin sebebi de onlar. the iceman - confessions of a mafia hitman 2 parcadan olusuyor, 1.si 1992, 2.si 2001 yilinda cekilmis.
inşaat mühendisi meteoroloji genel müdürü
-
(bkz: bu havada beton dökülmez)
justin bieber
-
tipik bi akp vakası.
sen nefret ediyosan, ben nefret ediyosam, kim seviyo lan bunu?!
tamam peki sen bilirsin
-
zincirleme trip tamlaması.
nur yerlitaş'ın nothing else matters klibi
-
metallica'yı ölmeden mezara koymuştur.
dolmuş şoförünün kulağına eğilip aşk demek
-
yeterince eğilirseniz şirinleri bile görebilirsiniz
türkiye'de öğretmen maaşı ortalama 1700 euro
hayata dair iç burkan detaylar
-
19 yaşında daha. ankara üniversitesi hukuk fakültesinde okuyormuş. bir hastanenin koridorunda turlarken karşılaştık. gözlerinin içi gülüyordu, yüzünde de içten bir gülümseme. hastalardan birinin yakınıdır diye düşündüm önce. hastalığı yakıştıramayacağım kadar güzeldi çünkü. kemik iliği kanseri teşhisi konmuş önce. sonra akciğerlerinin bir kısmını almışlar, arkasından göğüslerinden birini. şimdi de beyninde çıkmış o illet. lüle lüle saçlarının peruk olduğunu o zaman anladım . halbuki ne çok yakıştığını düşünmüştüm, o dalgalı bal rengi saçların yeşil gözlerine. "olsun abla, bunu da aşarım inşallah" dedi. bu da geçecekmiş, hakim olacakmış zaten. "daha çok yolum var ölünmezde şimdi" diye ekledi. ölünmez evet.. mamak'ta köhne bir evde anası bekliyormuş onu. babadan kalma 300 lira maaşları da varmış hem. devlette yardım ediyor şükür okumama diye heyecanlı heyecanlı anlattı uzun uzun.
"üzülme sende abla, geçecek nasılsa; hem ölünmezde şimdi dedik ya" derken kahkahaları çınlattı koridoru. kendimden utandım, bende güldüm. yemyeşil gözlerine çok yakışmıştı bal rengi saçları. perukmuş, olsun..
edit: bırakıp gitmiş hayatı özlemcik. daha fazla dayanamamış bedeni yayılmış enfeksiyona. vizelerini de vermiş kuzum, ama kısmet işte.. daha ölünmez demiştik ama demekle olmuyor bazen demek.. allah yattığı yeri nur etsin..