ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ilkokulda siyah önlük giymiş nesil
-
- sayma fasulyeleri gerçek fasulyeydi.
- fişlerle okumayı söktüler.
- sert plastikten beslenme çantaları vardı renk renk. bir dilim ekmek, bir dilim peynir ve 5-6 zeytin fiks menü. en zengin beslenmede sarma olurdu, öğretmene bile ikram edilirdi. bir de beslenme çantalarına kumaş peçete konurdu. selpak mı vardı?
- 1 lira harçlık alırlardı çok şanslılarsa babalarından.
- bakkaldan un kurabiyesi alırlardı tenefüslerde.
- basmalı kalemleri yoktu. kurşun kalem ve sivretgeç kullandılar hep.
- arı maya'lı silgiler çıktığında ilkokulu bitirmişlerdi.
- 23 nisan'larda ront oynamak için bir örnek ront elbiseleri diktirirlerdi. bayram gerçekten bayramdı.
- kedi merdiveni yapmayı iyi bilirlerdi.
- pazartesileri mendil ve tırnak kontrolü yanında bit kontrolü de olurdu.
- ünite dergileri ilkokulu bitirmeye yakın çıktı, renkli renkli ne güzellerdi.
- tebeşirler kare idi, yuvarlak tebeşir bile yoktu.
- müzik dersinde flüt ve melodika çalmayı, çok iyi mandolin çalan öğretmenlerinden öğrenmişlerdi.
- beslenmeye muz koymak ayıptı, muz herkesce ulaşılabilir bir meyve değildi çünkü.
- karnelerini hala saklarlar.
- şimdi korkarım ki "orta yaşta" diye anılıyorlar.
deschooling society
-
illich bu eserinde, okullardaki aydınlanma evresinin artık sona erdiğini, okulların var olan haliyle gelişimin önünü tıkadığını ileri sürmektedir. dahası devlet bütçelerinin en ağır yüklerinden olan eğitim harcamaları korkunç boyutlara ulaşmış; eğitim sisteminin işleyişindeki aksaklıklar ve kaynakların yanlış kullanımı durumu içinden çıkılamaz bir hale getirmiştir. illich bu durumun sürekli kötüye gittiğini ve düzeltme çalışmalarının kayda değer sonuçlar vermediğini ileri sürmekte; tek çözümün eğitim anlayışının kökten değişmesiyle sağlanacağını söylemektedir. bu doğrultuda eğitimi bireyselleştirip otoritelerin kontrolünden çıkarmak hem sosyal hem de ekonomik anlamda refahın artmasına neden olacaktır.
ona göre, uygulanmakta olan eğitim sistemleri, yetenek gelişimine yeterli önemi vermeyen, istenilen bilgiden çok sistemin zorunlu koştuğu bilginin öğrenildiği, bireysel ihtiyaçları göz ardı eden, kısıtlayıcı ve köreltici bir hal almıştır. bunların önüne geçmek için kendisi bir eğitim sistemi önermekten kaçınmış, bunun yerine birbirinden bağımsız ancak beraber uygulanabilecek yöntemleri tavsiye etmiştir. illich bu önerilerini yetenek geliştirme merkezleri, modern eğitim araçları, serbest profesyonel eğitimciler ve partnerli eğitim unsurlarının üzerine inşa etmektedir.
teletext
-
ilk aşk gibi bir şey lan.
bilgisayardan internetten önce bu vardı hayatımızda. gerçi tam olarak vardı diyemem kendi adıma, zira bizim televizyonun böyle über bir özelliği yoktu ve fakat akraba evlerinde denk geldiğimde saatlerimi geçirirdim başında. hava durumu desen var, fikstür desen var, güncel haberler desen var. internete ilk girdiğimde hissetiklerimi belki bir kademe düşüğüyle yıllar önce hissettirdi bu meret bana. sosyal statü belirleyicisiydi gözümde resmen. gerçi öyle hala, nerde teletext seven bir insan var, işte orada güzel bir insan vardır.
şimdilerde boşladık biraz elbet ama yeri ayrıdır kalbimizde.
unutulmadın teletext.
tinder
-
suanki kız arkadasimla tanistigimiz olusum.
tahmin edebileceginiz gibi turkiye'de yasamiyorum.
40 yaşına gelmiş çocuksuz insan
-
olmamıştır mesela. evet tıp çok ilerledi ama hala ne kadar para dökseniz de sonuç vermeyen kısırlık vakaları var. bu kimsenin seçimi değil.
veya başka bir hastalığı vardır, kaza geçirmiştir, çocuk yapamadan eşini kaybetmiştir, baskasından çocuk istemiyordur falan....uzar gider bu liste.
varoluş görevimiz çocuk yapmak değil, öncelikle insan olmak. aramızdan bazıları çocuk yapmasa da dünya başının çaresine bakar, rahat olun siz. daha bugün 3 yaşında bir yavrumuzun ölüm haberiyle yüreğimiz dağlandı, demek istediğim herkes aynı standart hayatı yaşamıyor bu dünyada.
bir de son olarak, hayat kısa falan derler ama, hayat aslında ettiğiniz büyük lafları size yedirecek kadar uzun. umarım böyle bir şey olmaz tabi.
rabbimiz sizi biraz korku ve açlıkla sınar
-
fransız devrimi, rönesans ve aydınlanma dönemlerine az kaldığını bize gösteren demeçtir. teşekkürler erdoğan. bu ülke sana çok şey borçlu(!) türkiye tarihinin ortaçağı da böylece tarih sahnesinden kapanmış oluyor. sırada pozitivizm ile birlikte din ve bilimin ayrılması var.
edit: bakalım altın vuruşu yapacak türk descartes'ımız ne zaman çıkacak*
çatısında metallica amblemi olan apartman
-
efendim bu apartman mersin'dedir, karşı apartmanımdır. nedir, nedendir bilinmez böyle bir hareket yapmışlardır. kendi oturduğum apartmanın çatısına mgla logosu yaptırmak suretiyle misillemeyi düşünüyorum.
görsel
görsel
çok kişi nerede olduğuyla alakalı yeşillendirdi. ziyaret etmek isteyenler için kuzeykent'te, servet tazegül kapalı spor salonunun karşısı.
lan inşaatın adı da nirvana'ymış, yeni farkettim.
görsel
500t'deki t
-
tuzla'nın t'sidir. 500'de uğradığı durak sayısını temsil eder.
zengin olunca yapılacak ufak şımarıklıklar
-
sabah işe giderken bir kuş sütü eksik olan kahvaltı masasından sadece bir yudum portakal suyu içip aceleyle çıkmak.
bir uyuyun 6 ay sonra uyanın
-
bu adamin bakan oldugu ulkede binlerce muhendis, mimar vs... issiz geziyor ya.
adaletini silkeleyeyim simulasyon.
debe editi : trajikomik halimizi sukulayan elleriniz dert gormesin.